Mum dibine ışık vermez.
Ara

Çoban Köpeği Karabaş da Artık Bir Lider! / Psikolojik Sorunlar

Çoban Köpeği Karabaş da Artık Bir Lider!

Liderlik konusunda gençlerle yaptığım sohbetlerde, hep Adolf Hitler örneğini veriyorum. Bunu özellikle yapıyorum, çünkü biliyorum ki her defasında başlayan tartışma, gün geçtikçe yozlaşan ?Liderlik' tanımına bir açıklık getiriyor. Adolf Hitler, Liderlik tanımlamasında kullanılan 100 özelliğin 99'unu sağlıyor. Bir toplumu söylev gücü ve karizması ile etkiliyor. Bir milleti ortak bir ülkü doğrultusunda harekete geçirebiliyor.

Coşku, heyecan yaratıyor. Milyonlar onu tartışmasız izliyor, peşinden koşuyor. Sonuç? Bir toplumun felaketi. Siz bu insana lider diyebilir misiniz? Büyük ATATÜRK ve Hitler'i aynı sözcükle tanımlayabilir misiniz? Adolf, yanlış bir vizyon peşindeydi. Rusya dahil tüm Avrupa'nın hakimi olmak istiyordu. Üstelik bu yanlış vizyona ulaşma çabalarında da yanlışlar yapıyordu. Ya Napolyon'un yaptığı hataları öğrenmediğinden ya da tarihe, ondan daha üstün olduğunu ispat etme hırsının kurbanı oluyordu.

Lider-Yönetici, DOğRU işleri DOğRU yapan ve yaptıran insandır. Lider, izleyenlerini, onların daha mutlu olabilecekleri bir platforma taşıyabilen bir yöneticidir. Bir insana lider diyebilmek için eyleminin sürecinde değil, sonucunda karar verilmelidir. Bence başarı yoksa liderlik de yoktur. İnsanları peşinden başarısızlıklara, felaketlere sürükleyenlere lider demek liderlik gibi zor ve yüce bir kavramı aşağılamaktan başka bir şey değildir.
Şirketini kâr ettiren, büyüten, krizleri atlatan yöneticiler liderdir. Maç kazanan, şampiyon olan teknik direktör liderdir.Yalnızca, seçim kazanan, iktidar olan ve seçmenini mutlu eden parti başkanı lider sıfatı ile ödüllendirilmelidir.

Peki, gerçek liderlik, bu az bulunan, ulaşılması zor olan yüce kavram sonradan öğrenilebilir mi? Yoksa doğuştan genlere yazılmış bir sır mıdır? Liderlik doğuştandır diye kestirip atmak, bu iş zordur öğrenilemez demek gençlerimizi ümitsizliğe itmekten başka bir işe yaramaz. Ben liderliğin öğretilemeyeceğini, ancak öğrenilebileceğini savunanlardanım. Tıpkı ilk yüzmeyi öğrendiğimiz, yada ilk bisiklete binmeyi öğrendiğimiz gibi.
Aralık 1995'de bir dergide yayınlanan yazımda, Fatih Terim'in farkında olmadan Toplam Kalite Yönetimi uyguladığını ve liderliği öğrenmekte olduğunu yazmıştım. O zamanlar Fatih Hoca Milli Takımın başında idi ve Avrupa kupası finallerine katılabilme vizyonunu henüz gerçekleştirmişti. On dört yıl Şampiyon olamamış Galatasaray'ın kaptanlığından teknik direktörlüğe geçtiğinden beri ilk başarılarını yakalamaya başlamıştı. Aralık 1995'deki bu yazımda onun başarılarının devam edeceğini söylemiştim, çünkü liderliği öğrenmeye başlamıştı. Her gün kendini biraz daha geliştirdiğini ve değiştirdiğini görüyordunuz. Arkasından başarılar geldi. Şampiyonluğu unutmuş bir takımı dört yıl üst üste şampiyon yaptı. Türk takımlarının hayal bile edemediği UEFA şampiyonluğu geldi. Fatih hoca futbolun mabedi İtalya'da yeni bir sayfa açtı. Bir Türk Teknik Direktörün de Avrupa'da takımların başına gelebileceğini kanıtladı . Hoca liderliğin öğrenilebileceğini gösteriyordu. Ancak öğrenmenin sonu yok! Fatih Hoca'nın da liderlik konusunda, daha da öğrenmesi gereken şeyler var. Bunlardan biri de alçak gönüllü olabilmek. Bırakın başkaları size İmparator desinler, ama siz İmparator olmayın. Üstelik bunu tarihte imparatorluğun beşiği olan Roma İmparatorluğu'nda hiç yapmayın. Ama Hocanın bu sorunun da üstesinden geleceğine inanıyorum. Liderliği öğrenmek isteyen herkese cesaret ve güç vermeye devam edeceğini biliyorum.

Liderliği öğrenmenin anahtarı "Duygusal Zekayı" geliştirmek ve gerçek liderleri rol modeli alarak, onların hata ve başarılarını iyi analiz etmektir. Duygusal zekayı geliştirmek, öz bilinç, özyönetim, sosyal bilinç ve sosyal yeteneklerinizi geliştirmekten başka bir şey değildir. Önce kendinizi tanımalı, kendinizle barışmalı, kendinizi yönetmeyi, duygularınızı kontrol etmeyi öğrenmeli, başkalarının neler hissettiğini anlamanıza yarayan, empati yeteneklerinizi geliştirerek, başkalarını etkileme yollarını öğrenmeli, dürüst ve alçakgönüllü olabilmelisiniz. Kısacası kendinizi değiştirmelisiniz.

Hırs ve Karizma
Büyük insan gruplarındaki bireylerin kolayca etkilenmesini sağlayan o ruhsal güç ve kişisel kalite, hırsla birleştiğinde ve lider olabilmenin diğer 98 şartı da sağlanmışsa, işte o zaman sadece lider değil, iz bırakan liderler ortaya çıkar. Ancak bu son iki özellik hırs ve karizma doğuştan gelen özelliklerdir. Sonradan öğrenerek, hırslı ya da karizmatik olunabileceği konusunda şüphelerim var. Bu sizin moralinizi bozmasın. Liderlik için ille de hırslı ve de karizmatik olmak gerekmiyor, hatta bu iki özelliğin Hitler örneğindeki gibi zararlı yönleri bile var. Siz öğrenmeye devam edin, kendinizi değiştirin. Liderliğin diğer şartlarını teker teker uygulayın. Bir gün içinizde gizli kalmış karizmanın ve hırsın da bilinç üstüne çıktığını görecek, siz de iz bırakan bir lider olacaksınız. Osman Aga'nın Karabaşı olmayın! Gerçek ve etkin liderleri izleyin, duygusal zekanızı geliştirin. İnsanlarla çalıştığınızı unutmayın, insanları sevin, onlara güvenin, onlara güç ve enerji ışınlayın. Bir vizyon koyun. Kendinizi ve çevrenizi o vizyon doğrultusunda değiştirin.

Okunma Sayısı: 0  / Yorum Sayısı: 1
 

sakalli 29.09.2008 03:15:11 Tarihinde yorumlamış

Diyorum ki acaba biz türklerin tamamındamı var bu huyherşeyi biliriz herkesi çok güzel eleştiririzbardağın hep boş tarafını görmek ya da bir insanın okadar güzel yönlerini gözardı edip illede kötü yönlerini görmek bizim tek işimiz bu mu acaba Peki beğenmediğimiz liderler beğenmediğimiz insanlar var onların yanlışlarını yapması gerekenlerini çok iyi biliyoruz da neden kendimiz o beğenmediğimiz liderin yaptığı şeylerin çeyreği kadar icraat yapamıyoruz
Yöneticiye Bildir
Yorum
Üye olmak için tıklayınız...