Bütün insanlar üç sınıfa ayrılmıştır: Hareket ettirilemeyenler, hareket ettirilebilenler ve hareket edenler.
Ara

Beden Dili-2 / Psikolojik Sorunlar

Beden Dili-2


1.1.1.8.2.2.3.1.4.6. Kültürel Ve Sosyal Farklar
Türkiye, Yunanistan, Japonya, Fransa (güney bölgesi) ve İtalya gibi Akdeniz ülkelerinde insanların önemli bir bölümü açık jestlerle konuşurlar. Kuzey Avrupa'ya doğru çıktıkça, özellikle endüstrileşmenin yoğun olduğu bölgelerde kollar bedene yakın tutulur ve oldukça az hareket ettirilir.Güney ülkelerinde jestlerle yapılan vurgulamalar, kuzey ülkelerinden daha fazladır. Araştırma filmleri üzerinde yapılan incelemeler, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu Akdeniz ülkelerinde jestlerin Kuzey Avrupa ülkelerinden daha sık ve daha büyük hareketlerle kullanıldığını göstermiştir. Yapılan araştırmalar bu farkın coğrafi bölge özelliklerinden değil, sıcaklık farklarından kaynaklandığını ortaya koymuştur. Ancak sıcaklık farklarının hangi sebeplerle jestlerde böyle bir farklılığa yol açtığı açıklanamamıştır. Orta Avrupa ve İngiltere'de aristokrat ailelerin çocuklarına eğitim veren yatılı okullarda, yemek yerken öğrencilerin koltuklarının altına kitap yerleştirilir ve hareketleri sınırlandırılır. Yapılan uygulamalar sonucunda çocuklar aldıklarını ve verdiklerini disiplin altına sokarlar, başkalarından bir şeyler almaları ve onlara bir şeyler vermeleri bedensel olarak sınırlanır. Bu eğitimin amacı öğrencilere, davranışlarını azaltarak duygularını bastırmayı öğretmektir. Böyle bir eğitim kaçınılmaz olarak insanları sıkıştırır ve sınırlı kalıplar içinde düşünmeye zorlar. Zamanla insanlar toplumsal zorunluluklar ve kurallarla sınırlanır, duygularına yabancılaşır ve duygularını ortaya koymakta zorluk çekerler. Benzer durumu çeşitli sahne gösterilerinde de gözlemek mümkündür. Alt sosyo-kültürel topluluklar bir konser sırasında takdir, hayranlık ve beğenilerini coşkuyla ifade ederken, üst sosyo-kültürel topluluklar hayran oldukları sanatçıları bile son derece sönük bir şekilde alkışlamaktadırlar. Buna karşılık büyük insan toplulukları önüne çıkan bir politikacı kollarını açar, büyük ve geniş jestler yapar, topluluğu adeta kucaklar ve bu yolla topluluğu etkilemeye çalışır. Bir lider ne ölçüde önemli fikirler taşırsa taşısın, donuk bir ifadeyle konuşarak karşısındaki topluluğu etkileyemez ve onları fikirlerinin peşinden sürükleyemez. Böyle bir konuşma sırasında ellerin havaya kaldırılması, yumruk yapılması başarıyı, gücü ve mücadeleyi hissettirdiği için, topluluğu heyecanlandırır ve olumlu yönde etkiler.

1.1.1.8.2.2.3.2. KOL HAREKETLERİ
1.1.1.8.2.2.3.2.1. Kol Kavuşturma Engeli
Bir canlının kendisini güvende hissetmediği zaman bir cismin arkasına saklanması doğal bir korunma davranışıdır. insan yavrusu da hayatının ilk yıllarından başlayarak masaların, sandalyelerin, dolapların altına ve arkasına saklanır. İnsan büyüdükçe kendisini tehdit eden durumları yaşadığında, saklanma davranışı biraz daha incelik kazanır ve altı yaş dolaylarında çocuk, cisimlerin arkasına saklanmak yerine kollarını kavuşturarak kendisini koruyucu bir engel oluşturur ve bu engelin arkasına gizlenir. Bu davranışı yaşamın daha ileri dönemlerinde, örneğin gençlik döneminde bacak bacak üstüne atmayla oluşturulan engel izler. Kişisel olarak bu davranışı kendi çocuklarımızda çok açık olarak gözlediğimizi söyleyebiliriz. Yedi yaşından itibaren oğlumuz kollarını kavuşturup, bedenini geriye çekip, başını öne eğerek durduğunda, daima kendisini zorlayan veya tehdit eden bir durumun varlığını fark etmişizdir. Gerçekten de bu davranış gençlik ve yetişkinlik döneminde de, daha sonraki yıllarda da bir hayat boyu devam eden olumsuz, savunmaya yönelik bir tavırdır ve kişinin kendisini tehdit altında hissetmesinin en açık işaretidir. Giyim alanındaki büyük bir kuruluş, bir yönetici arıyordu. Bu amaçla eğitimi ve geçmişi oldukça parlak bir adayla mülakat yapılıyordu. Aday, marka, ürün yönetimi ve işletme konularındaki sorulara cevap verirken oturduğu koltuktan öne eğiliyor, yüzü, elleri ve kollarıyla ifadesini destekleyen jestler kullanıyordu. Ancak adayın o güne kadar çalışmadığı tekstil alanıyla ilgili sorular sorulmaya başlayınca, aday koltuğa yaslanıyor, kendisini geri çekiyor ve kollarını kavuşturuyordu. Birçok kimse kollarını alışkanlıktan kavuşturduklarını veya kendilerini böyle daha rahat hissettiklerini söylerler. Bu noktada yine psikolojinin altın kuralını hatırlamakta yarar vardır. Dışlaşan davranış insanın iç dünyasına yansır ve insan nasıl davranıyorsa, kendisini öyle hisseder.

1.1.1.8.2.2.3.2.1.1. Bir Araştırma
Yapılan bir araştırma konuya açıklık ve derinlik getirmektedir. Orta eğitimin bir sınıfındaki öğrencilere belirli bir dersi izlerken her zamanki gibi rahat ve gevşek oturmaları, kollarını kavuşturmayıp, ayak ayak üstüne atmamaları söylenmiş; bir başka sınıftaki öğrencilere de aynı dersi izlerken kollarını kavuşturmaları ve ayak ayak üstüne atmaları talimatı verilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, kollarını kavuşturan grubun öğrenme ve hatırlama miktarının %38 daha düşük olduğu, öğretmene ve öğretilen konuya karşı çok daha fazla eleştirici oldukları görülmüştür. Bu araştırmanın ortaya koyduğu bir başka bulgu da, kollarını kavuşturan bir dinleyicinin, konuşmacıya karşı sadece olumsuz bir duygu içinde olmakla kalmayıp, söylenenlere de daha az dikkat ettiğidir. Kollarını alışkanlıktan veya rahat ettikleri için kavuşturduklarını söyleyenler, gerçekte korunmaya yönelik ve savunucu bir duyguya sahip oldukları için kendilerini iyi hissetmektedirler. Ayrıca iletişim ?kişiye? değil, ?kişiyle? yapılan bir etkinlik olduğu için, bizim niyetimizin değil, dinleyicide uyanan izlenimin daha büyük değer taşıdığı unutulmamalıdır. Dinleyicilerin bu duruşu, ?olumsuz bir tavır? olarak algıladıkları araştırmalarla ortaya konmuştur. İnsan dinlediği ile aynı fikirde değilse kollarını kavuşturur. Bu, çok sayıda dinleyicinin bulunduğu konferanslar için geçerli olduğu gibi yüz yüze kurulan ikili ilişkiler için de geçerlidir. insan diliyle çok kolay, bedeniyle çok zor yalan söyler. Bu sebeple karşınızdaki kişi veya kişilerin kolları kavuşmuş durumdaysa, bunu açmak için bir şeyler yapmanız gerekmektedir. Bu amaçla kişinin eline bir şey vermek, soru sormak, görüşünü açıklamasına imkan sağlamak yararlı olur. Unutmamak gerekir ki, savunucu ve olumsuz davranış devam ettikçe, olumsuz tavır da devam eder. Ayrıca olumsuz tavır, olumsuz jesti daha da güçlendirir. İnsanlar kollarını çoğunlukla istenmeyen bir durumdan kaçınmak ve kendilerini korumak için kavuştururlar. Bu davranış en sık insanın kendisini yabancıların arasında güvensiz hissettiği asansörlerde, cafe'lerde, kuyruklarda, parti veya geniş sosyal toplantılarda görülür. Kolların kavuşturulmasından daha olumsuz bir jest, yumrukların sıkılarak veya pazıların sıkı kavranarak kolların kavuşturulmasıdır. Bu jestler sadece kişinin durumdan hoşnutsuzluğunu göstermekle kalmaz, aynı zamanda artmış olan iç gerginliğin saldırganlığa dönüşmeye hazır olduğunu haber verir. Bu jestleri sözlü veya kişinin sosyal statüsü elveriyorsa, bedensel bir saldırganlığın izlemesi doğaldır. Bu durumdaki kişi, kullandığı jestle vereceği tepkinin uygunluğundan emin olmadığı için, kendisini kontrol etmek ve tepkisini engellemek için çaba harcamaktadır.

1.1.1.8.2.2.3.2.2. Gizli (Örtük) Kol Kavuşturma Engelleri
İnsanlar bazen, yabancılarla çevrili oldukları bir kokteyl partide kollarını tam olarak kavuşturmak yerine, bir kollarını sarkıtıp, diğer kollarıyla bedenlerini kapatabilirler. Bu gibi durumlarda rahatsızlık arttığı takdirde, bacaklarla yeni bir engel daha oluşturulur. Böylece kişi kendini tehdit altında hissettiği dış dünyaya karşı savunmuş olur. İnsanlarla çevrili ve ayakta durulan bir ortamda ortaya çıkan bu jest de kişinin durumla ilgili rahatsızlığının ve kendini tehdit altında hissetmesinin bir ifadesi olarak yorumlanır. Çok sık görülen bir başka örtük savunma davranışı elleri önde kavuşturmaktır. Böylece kişi kendi sınırlarını daraltır. Bir topluluk önünde konuşanlarda, bir ödüle layık görülenlerde ortaya çıkabilen bu jest, karşıdaki kişi veya kişilere gösterilen bir saygının da ifadesidir. Desmond Morris'e göre bu jest, korku veren bir durumda çocuğun elinin annesi tarafından tutulması sırasında duyulan rahatlığın yaşanmasına imkan sağlar. Örtük kol kavuşturma engelleri çoğunlukla sık sık topluluk karşısında bulunmak zorunda olan politikacılar, satıcılar, televizyon sunucuları gibi kimselerde görülür. Bunun, sık sık topluluk önüne çıkan bu kimselerin güvensizlik ve iç gerginliklerini saklamaya dönük bir tavır olduğu saptanmıştır. Öte yandan saatini veya kol düğmesini tutarak oluşturduğu engel, kişinin kendisini güvende hissetmesine yardımcı olur. Kadınlar ellerinde çanta taşıdıkları için bu jesti çok daha az dikkat çekerek yaparlar. Bu jestlerin güvensizlik, sinirlilik ve iç gerginliğin işareti olarak yorumlanmalarının sebebi, gerçek bir amaca yönelik olmamalarıdır. Benzer şekilde bir parti veya sosyal toplantıda içki bardağının iki elle tutulması da, oluşturulmak istenen güvenlik engelinin bir işaretidir. Kokteyl partiler insanlarda gerginlik yaratan toplantılardır. Özellikle toplantının başlangıcı ev sahipleri için de, misafirler için de rahatsızlığın en yoğun olduğu bir zamandır. Bu sebeple insanlar iç gerginliklerini hafifletmek için çoğunlukla farkında olmadıkları birçok hareket yaparlar. Kadınların saçlarını; erkeklerin bıyık (ve varsa sakallarını) düzeltmeleri, kıyafetlerine çeki düzen vermeleri, elbiselerinin üzerinden hayali iplik toplamaları, ellerini ovuşturmaları bu hareketlerin başlıcalarıdır. Kokteyl partilerde iç gerginliği ortadan kaldıracak en önemli araç içecek ve yiyeceklerdir. İçecek ve yiyecekler insanları meşgul ederek, ellerini doldurarak gerginliği hafifletmek için çok önemli bir rol oynarlar. Bir kokteyl partiye katılan kişi harareti olmadığı halde içer, karnı aç olmadığı halde yer. Böylece tehdit edici bir ortamda ellerini kullanarak ve hareket ederek iç gerginliğini hafifletme imkanı bulur.

1.1.1.8.2.2.3.2.3. Diğer Saklanma Davranışları
Bir kokteyl partide harareti olmadığı halde içmek, karnı aç olmadığı halde yemek gibi, doğrudan bir amaca hizmet etmeyen davranışların üzerinde durmak değerli bilgiler verir. Buna güneş gözlüğü, çanta gibi objelerin kullanılışları da dahildir. Güneş gözlüğü, gözleri güneşten korumak; çanta veya dosya, çeşitli eşya ve belgeleri taşımak amacıyla kullanılır. Kapalı bir mekanda güneş gözlüğü ile oturmak kişinin kendisini ve duygularını gizleme yönünde bir davranış olarak değerlendirilir. Hiç kimse gözlerini görmediği bir insanla olumlu bir ilişki kuramaz ve hele bu insanla yeni tanışıyorsa, sıcak bir duygu besleyemez. Bu sebeple güneşli bir ortamda bile olsa, biriyle konuşurken gözlüğü çıkartmakta yarar vardır. Ancak plaj ve deniz üzerinde yolculuk gibi durumlar, bu konuda istisna olarak değerlendirilebilir. Benzer şekilde çanta veya dosyayı göğsünün üzerinde tutmak, kişinin güvensizliği ve iç gerginliğinin işaretidir. Kişi böylece kendisini dünyaya karşı bir zırhla kapatmış olur. Bu jeste kadınlarda daha sık rastlanır. Kadınlar özellikle çantalarını bir koruyucu olarak kullanırlar. çanta, dosya veya bir başka objeye böylesine sarılma, kişinin kendisine dayanak aramak ihtiyacından kaynaklanır. insan kendisinin, fikirlerinin veya duygularının kabul göreceğinden şüpheye düşerse, ihtiyaç duyduğu dayanağı bu tür objelerde arar. Kişinin oturduğu koltuğun kolları da, çevreye fazla ipucu vermeden kişiye dayanak görevi yapabilir. Karşısındaki kişi tarafından duygu veya fikir düzeyinde zorlanan insan, ihtiyaç duyduğu desteği oturduğu koltuğun kollarında arayabilir. Bu davranış, çocuğun babasının bacaklarına sarılarak güven duygusunu yaşamasının ve endişesini azaltmasının yetişkin hayattaki karşılığı olarak değerlendirilir. Böyle gergin bir oturuşla rahat bir oturuş arasındaki fark, kişinin bedeninin üst kısmını kullanma biçiminde gizlidir. Kendini baskı altında hisseden kişi başını ve göğsünü geri çekerek oturur ve omuzları hafif kalkıktır. Oysa rahat bir oturuş sırasında omuzlar serbest, baş ve göğüs hafif öne eğiktir. İnsanların duygularının anlaşılmasını zorlaştıran doğal engellerden biri de sakaldır. insanın yüzündeki yaklaşık 20 çift kas gurubunun her birinin tek bir hareketi ve bu kasların birlikte hareketleri, onun zengin iç dünyasındaki değişiklikleri dış dünyaya yansıtır. Dış dünyaya yansıyan bu bilgiler çevredeki insanlar tarafından algılanır ve karşılıklı bir etkileşim doğar. Sakal karşılıklı bir etkileşimi kaçınılmaz olarak sınırlayan doğal bir engeldir. Özellikle yüzlerinin bütününü sakal arkasına gizleyen insanların dış dünyayla etkileşimleri -seçimleri bu olduğu için bir yönü ile- azalmış olur. Bir başka açıdan sakalın dikkat çekiciliği ve toplumda nispeten az rastlanması başlangıç için bir ilgi ve iletişim aracı olarak görülebilir. Kısaca ifade etmek gerekirse sakal ilgi çekmek, farklı olmak ve duyguları gizlemek için iyi bir araçtır.

1.1.1.8.2.2.4. BACAKLARIN KULLANILIŞI
1.1.1.8.2.4.1. Bacak Bacak Üstüne Atmak
Bacak bacak üstüne atma biçimi çok sayıda anlam taşır ve kişinin iç dünyasıyla ilgili çok değerli ipuçları yansıtır. Ayrıca bacak bacak üstüne atmak, kalça ve bacak kaslarına değişik hareketler sağladığı için uzun süre yorulmadan oturmaya imkan verir. Bu yönüyle de bacak bacak üstüne atmak amaçlı bir harekettir.

1.1.1.8.2.4.2. Keşfedilmiş Bir Davranış
İnsanlar, ağlamak gibi bazı davranışlarıyla birlikte doğarlar. Bu davranışlar sosyal çevre tarafından büyük ölçüde yönlendirilir. Çocukluktaki sesli ağlama yetişkinlikte yerini sessiz gözyaşlarına veya bastırılmış hıçkırıklara terk eder. İnsanlar ağlamak gibi doğuştan getirdikleri davranışların yanı sıra bacak bacak üstüne atmak gibi bazı davranışları da keşfederek sonradan kazanırlar. Keşfedilen (ikincil) davranışlar da farkında olmadan sosyal modaların izinden giderek büyük ölçüde değişikliklere uğrarlar. Bacak bacak üstüne atmak modanın değiştirdiği keşfedilmiş davranışlardan biridir. Çocuk bacak bacak üstüne atarak oturmanın hoşuna giden rahat bir beden duruşu sağladığını düşünür. Kısa bir süre sonra çocuğun içinde yaşadığı çevrenin yazılı olmayan kuralları bu oturma biçimini köklü bir şekilde etkiler. Çocuklar büyüdükçe, hiçbir şekilde farkına varmadan, içinde bulundukları yaş grubu, sosyal sınıf ve aynı cinsiyetten olan arkadaşları gibi bacak bacak üstüne atmaya başlarlar.Geçen yüzyılda İngiltere'de (Victoria Döneminde) iyi yetişmiş bir genç kız ve kadın hiçbir şekilde bacak bacak üstüne atmazdı. Bugün de bu eğitimin izlerini Kraliyet ailesinde görmek mümkündür. Kraliçe Elizabeş bacak bacak üstüne atmak yerine, ancak ayaklarını bileklerinden kavuşturur. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında sosyal davranışlarda meydana gelen büyük değişiklikler karşısında, kadınların bacak bacak üstüne atmalarını ayıplamak mümkün değildir. Ancak yine de bacak bacak üstüne attığı zaman oluşturacağı görüntü birçok kadın için kaygı kaynağıdır. Dizleri hizasında veya daha kısa etek giyen bazı kadınlar sürekli eteklerini çekiştirerek bu kaygıyı dışarıya yansıtırlar. Bir topluluk içinde bacak bacak üstüne atarak bacaklarını ortaya koyan bir kadının tutumu, çevredeki erkekler tarafından ''davet edici'' olarak yorumlanabilir. Bu sebeple kadınların bacak bacak üstüne atma davranışlarına özen göstermeleri, geçen yüzyıldan kalan bir sosyal kuralın oldukça zayıflamış bir biçimde devam etmesidir. Kolların kavuşturulması arkaik olarak nasıl kalbi korumak amacını taşıyorsa, bacakların kavuşturulması da cinsel organların korunması amacına yöneliktir. Bacak bacak üstüne atma davranışı, kavuşturulmuş kollar kadar olumsuz duyguları yansıtan bir özellik taşımaz. Ancak bu davranışın da dikkatle değerlendirilmesi özellikle üçlü ve dörtlü ilişkilerde büyük önem taşır.Bacak bacak üstüne atmak olumsuz ve savunucu bir tutumun ve artmış olan iç gerginliğin işareti olabileceği gibi, karşılıklı ilişkideki incelik ve zerafeti de yansıtabilir.

1.1.1.8.2.4.3. Alışılmış Durum
Bu jest Batı kültürünün etkisi altında kalarak yetişen insanların geleneksel oturma biçimi olarak da tanımlanabilir. Bu oturma biçimini tek başına olumsuz bir işaret olarak değerlendirmek hatalı olur. Çünkü uzun süre bir toplantıyı izlemek veya ders dinlemek gibi sebeplerle çok rahat olmayan bir sandalyede oturmak zorunda kalanlar da zaman zaman bu oturma biçimlerini kullanırlar.Bu oturma biçimine kolların kavuşturulması eklendiği takdirde, kişinin hoşnutsuzluğunun bir ifadesi olarak değerlendirilir. Bu durumda oturan birine, özellikle ''evet'' veya ''hayır'' diye cevaplandırabileceği sorular sormamak daha yerinde olur. Çünkü bu şekilde oturan kişiden olumsuz cevap alma ihtimali çok yüksektir.Bu oturuş biçimine bir topluluk içinde eşlerinden veya erkek arkadaşlarından memnun olmayan kadınlarda, dinledikleri konferans veya seminerden memnun kalmayanlarda da rastlanır.

1.1.1.8.2.4.4. ''Dört'' Durumu
Bu şekilde bacak bacak üstüne atmak tartışmaya veya rekabete dönük bir durumun varlığının işaretidir ve kaynağını Amerikan kültüründen almaktadır.Sadece bu oturma biçimine bakarak bir yorum yapmak zordur. Ancak bu oturma biçimi yukarıdaki ayağın bir veya iki el ile tutulması biçimindeyse, bu şekilde oturan kişinin fikirlerini değiştirmeye niyeti olmayan katı ve inatçı bir insan olduğunu düşünmek hatalı olmaz.

1.1.1.8.2.4.5. Ayakları Kavuşturmak
Kolları kavuşturmak için geçerli olan özellikler büyük ölçüde ayakları kavuşturmak için de geçerlidir. Eğer bu oturma biçimine oturulan sandalyenin kollarına veya kendi dizlerimize sıkı sıkı sarılmak eşlik ediyorsa olumsuz duygu, düşünce ve tavırlarımızın, korku veya endişelerimizin gizlenmeye çalışıldığını düşünmek yerinde olur.Ayakların bu hareketinin kadınlarda değerlendirilmesinde çok dikkat1i olmak gerekir. Çünkü kadınların ayak kavuşturmaları eteklerinin kısa olmasından kaynaklanabilir ve yukarda erkekler için sıralanan anlamları taşımayabilir. Ancak sadece kadınlara özgü ve resimdeki anlamlara yakın bir ayak jesti vardır. Otururken veya ayakta ayağın üst tarafının bacağın arka yüzüne temas ettirilmesi kadının kendisini bulunduğu ortamda yetersiz hissettiğinin işareti olabilir. Bu davranış daha çok utangaç, çekingen ve olgunlaşmamış kadınlarda görülür. Unutmamak gerekir ki, bir amaca hizmet etmeyen kişinin kendi bedenine olan teması, artmış olan iç gerginliğin işaretidir. Bu jesti, kadının cinsel kimliğinden duyduğu memnuniyetsizliğin ifadesi olarak da yorumlayanlar vardır. Bacak bacak üstüne atma veya ayak kavuşturma kişilerin iç dünyalarında yaşadıkları gerginlikten kaynaklanıyor; olumsuz duygu ve düşüncelerin korku ve endişelerin ortaya çıkmasını engellemek için kullanılıyorsa, bunları önlemek önemli ölçüde mümkündür. Gerginlik ve huzursuzluk bedenimize yansıdığına göre bu duygu ve düşüncemize yol açan konuya bilinçli bir biçimde yönelmemizde yarar vardır. Bedenimizin dilini tanımamız, zihnimize ve duygumuza önem vermemize ve onunla ilgilenmemize yardımcı olur. Eğer karşımızdaki kişi bu özelliklere dönük bir beden diline sahipse o kişiyi rahatlatacak yaklaşımlar yapılabilir. insanlarla iyi ilişki içinde olmanın temel kuralı, onlara önem verildiğini hissettirmektir. Kişiye adıyla hitap etmek, yumuşak ve sıcak bir sesle konuşmak, dostça davranmak, kişisel ve açık uçlu sorular sormak, anlattıklarına ilgi gösterip aynı konuda yeni sorular sormak, savunucu jestler içinde olan kişiyi rahatlatır kendisini güvende hissetmesini ve açılmasını sağlar.

1.1.1.8.2.4.6. Açılma Süreci
İnsanlar bir grupta kendilerini rahat hissetmeye ve gruptaki insanları tanımaya başladıkça bacak ve kolları kavuşturulmuş konumdan rahat açık konuma doğru bir dizi yazılı olmayan hareket kodundan geçerler. Avustralya, Yeni Zelanda, Kanada ve Amerika'da yaşayan kişiler üzerinde yapılan çalışmalar bu ülkelerdeki ayakta 'açılma' süreçlerinin aynı olduğunu göstermiştir.
1. Aşama: Savunmada, kol ve bacaklar kavuşturulmuş.
2. Aşama: Bacaklar açık ve ayaklar yan yana nötr konumda.
3. Aşama: Kol kavuşturmada üstte olan kol açılır ve konuşurken avuç anlık olarak görünür ve geri kavuşturulmuş konuma dönmez. Diğer kolun dış tarafını tutar.
4. Aşama: Kollar açılır ve bir kol hareketlenir veya kalça üzerine ya da cebe konabilir.
5. Aşama: Birisi tek bacak üzerinde arkaya yaslanırken diğer ayağını grupta en ilginç bulduğu kişiyi gösterecek şekilde ileri uzatır.Alkol bu süreci hızlandırabilir veya bazı aşamaları ortadan kaldırabilir.

1.1.1.8.2.4.6.1. Savunmada mı Üşümüş mü?
Çoğu kişi savunmaya geçmediklerini ama kol veya bacaklarını üşüdükleri için kavuşturduklarını iddia ederler. Genellikle bu sadece bir bahanedir ve savunmada duruşla üşüyen birinin duruşu arasındaki farklara bakmak ilginç olabilir. Öncelikle ellerini ısıtmak isteyen birisi bunları savunma kol kavuşturmasındaki gibi dirseklerini altına koymak yerine koltuk altlarına sokar. İkinci olarak üşüyen birisi kollarını kavuştururken bir tür kendini kucaklama hareketi yapar ve bacaklarını kavuşturduğunda da bacakları düz, kaskatı ve sıkışmış ve tuvalete gitmek istiyor da birbirine yapışmış durumdadır. Oysa savunma duruşunda bacaklar daha rahattır.Kollarını veya bacaklarını kavuşturmak alışkanlığında olan kişiler üşüdüklerini veya böyle rahat ettiklerini söylemeyi sinirli, utangaç veya savunmada olduklarını itiraf etmeye tercih edebilirler.

1.1.1.8.2.4.7. Bilek Kilitleme Hareketi
Bacak veya kolları kavuşturmak olumsuz veya savunma tavrına işaret eder ve bilek kilitleme hareketi için de aynı şey geçerlidir. Bilek kilitleme hareketinin erkeklerde görülen şeklinde yumruklar da kenetlenmiş olarak dizlerin üzerinde durur ya da eller sandalyenin kollarını sımsıkı kavrar. Kadınlarda görülen hali biraz daha farklıdır, dizler yapışık tutulur, ayaklar yana bakabilir ve eller bacakların üstünde yan yana veya üst erkeklerde görülen hali üste durabilir. İnsanlarla görüşmeler yaparak ve satışla geçen on yıldan uzun bir sürenin sonunda gözlemlerimiz karşıdakinin bileklerini kilitlediğinde aslında zihinsel olarak 'dudaklarını ısırmakta ' olduğunu göstermiştir. Bu hareket olumsuz bir tavır, duygu, sinirlenme veya korkuyu gizlemeye çalışma hareketidir. Örneğin, avukat bir arkadaşım mahkemeye çıkmadan önce bir davayla ilgili kişilerin her zaman bilekleri sımsıkı kilitli olarak oturduklarını söylemiştir. Ayrıca bu kişilerin bir şey söylemek İçin beklediklerini veya duygusal durumlarını denetlemeye çalıştıklarını fark etmiş.İşe alınacak adaylarla yapılan görüşmeler sırasında adayların çoğunun görüşmenin belli bir noktasında bileklerini kilitlediklerini yani bir tavır ya da duyguyu gizlemeye çalıştıklarını gördük. Bu hareketle ilgili araştırmalarımızın başlangıcında mülakat yapılanın duyguları hakkında sorular sormanın bilek kilitleme ve dolayısıyla da zihnini açmak konusunda başarısız olduğunu gördük. Ancak, çok geçmeden mülakat yapanın masanın karşı tarafına geçmesi ve mülakat yapılanın yanına oturarak masa engelini ortadan kaldırması durumunda mülakat yapılanın bileklerinin çözüldüğünü ve daha açık ve kişisel bir ortam oluştuğu keşfedildi.Geçenlerde bir şirkete müşterilerle bağlantı kurulması sırasında telefonun etkin kullanımı üzerine tavsiyelerde bulunurken borçlarını ödememiş müfterileri aramak gibi pek de hoş olmayan bir işten sorumlu bir gençle tanıştık. Birkaç telefon ederken onu izledik ve rahat görünmesine rağmen sandalyesinin altında bileklerinin kilitli olduğunu fark ettik. 'İşinden hoşlanıyor musun?' diye sordum. Cevabı 'Evet, çok eğlenceli' oldu. Söyledikleri kulağa inandırıcı gelse de bu sözel ifade sözel olmayan iºa retleriyle çeliºiyordu. 'Emin misin?' diye sordum. Bir an durakladı, biIeklerini çözdü, avuçları açık olarak bana döndü ve ' Aslında beni çıldırtıyor!' dedi. Daha sonra telefonda birkaç müşterinin kendisine kaba davranmış olduğunu ve diğer müşterilere hissettirmemek için duygularını gizlemeye çalıştığını anlattı. İlginç olan bir şey de telefonu kullanmaktan hoşlanmayan pazarlamacıların bilekleri kilitli konumda oturduklarını fark etmemiz oldu. Pazarlık ve görüşme teknikleri konusunda lider olan Nierenberg ve Calero bir görüşme sırasında ne zaman taraflardan birisi bileklerini kilitlese bunun onun değerli bir itirafta bulunmaktan kaçındığı anlamına geldiğini keşfettiler. Sorgulama teknikleri kullanılarak bu kişinin bileklerini çözmeye ve itirafta bulunmaya teşvik edilebildiğini gördüler. Her zaman alışkanlık gereği bilekleri kilitli olarak oturdukIarını veya olumsuz el veya bacak hareket gruplarından herhangi birini öyle rahat ettikleri için yaptıklarını söyleyen insanlarla karşılaşırız. Siz de bunlardan biriyseniz böyle bir kol veya bacak hareketinin ancak savunmada olduğunuzda veya olumsuz ya da kendini uzak tutmaya çalışan bir tavrınız varsa rahat olacağını unutmayın. Olumsuz bir hareketin olumsuz bir tavrı kuvvetlendirebileceğini veya daha uzun sürmesine neden olabileceğini de düşünerek kendine olan güveninizi ve başkalarıyla olan ilişkinizi geliştirmek için olumlu ve açık hareketleri kullanmaya başlamanız tavsiye edilir.Mini etek modası varken genç kız olan kadınlar bacak ve bileklerini çok anlaşılır ve gerekli nedenlerle kavuşturdular. Alışkanlık gereği bu kadınlardan çoğu haıa böyle oturmaktadırlar ve bu da başkaları tarafından yanlış anlaşılmalarına yol açabilmektedir. Herhangi bir sonuca varmadan önce moda akımlarını ve özellikle bunların kadınların bacak konumlarını nasıl etkileyebileceğini dikkate almakta fayda olabilir.

1.1.1.8.2.2.5. BAŞHAREKETLERİ
En yaygın olarak kullanılan iki tanesi onay için baş sallama ve reddetmek için başı yana sallama olmak üzere temel baş hareketleri tartışılmadan bu kitabın tam kabul edilmesi imkansızdır. Onay için başı sallama hareketi çoğu kültürde 'Evet' veya onay anIamına gelen olumlu bir harekettir. Doğuştan sağır, dilsiz ve kör olan kişilerle yapılan araştırmalarda bu kişilerin de onay amacıyla bu hareketi kullandıklarını göstermiştir. Bu da bu hareketin doğuştan gelebileceği kuramına yol açmıştır. Genellikle 'Hayır' anlamına gelen kafayı yana sallama hareketinin de doğuştan geldiğini iddia edenler olduğu gibi bunun insanların ilk öğrendikleri hareket olduğunu iddia edenler de vardır. Bunlara göre yeni doğan bebek yeterince süt içtiğinde annesinin memesini reddetmek için kafasını yana sağlar. Aynı şekilde karnı doyan küçük bir çocuk da ebeveynlerinin kendisini kaşıkla yedirme girişimlerini reddet ,nek için aynı kafa sallama hareketini kullanır. Başkalarıyla ilişkilerinizde gizlenen bir itirazı keşfetmenin en kolay yolu karşınızdaki sözleriyle sizinle aynı fikirde olduğunu söylerken kafasını yana sallayıp sallamadığına bakmaktır. Örneğin 'Ne demek istediğini anlıyorum' veya 'Burada çalışmak gerçekten hoşuma gidiyor' veya 'Neden sonra kesinlikle birIikte çalışalım ' derken bir u yandan da kafasını yana doğru sallayan birini ele alalım. Kulağa ne kadar inandırıcı gelirse gelsin kafa sallama hareketi olumsuz bir tavrı olduğunu ve söylediklerini ciddiye al) mayarak onu biraz daha sorgulamanızın iyi bir fikir olacağını gösterir.

1.1.1.8.2.5.1. Temel Baş Pozisyonları
Üç temel baş pozisyonu vardır. Birincisinde baş yukarıda olup duydukları konusunda nötr bir tavra sahip birisinin pozisyonudur. Baş ge nellikle hareketsiz olup ara sıra ufak eğilme hareketleri yapabilir. Bu konumda eli yanağa götürme değerlendirme hareketleri sık kulIanılır.Kafa bir yana doğru eğildiğinde bu ilgilenmiş baş pozisyonu kişinin ilgilenmeye başladığı anlamına gelir. Hayvanlar kadar insanların da bir şeyle ilgilenmeye başladıklarında başlarını yana eğdiklerini ilk fark edenlerden biri Charles Darwin'di. Bir satış sunuşu veya bir konuşma yapıyorsanız dinleyicilerinizin bu hareketi yapıp yapmadıklarına bakın. Başlarını yana eğip eli çeneye götürme değerlendirme hareketlerini yaparak öne eğildiklerini görürseniz onlara ulaşabiliyorsunuz demektir. Kadınlar bu baş hareketini çekici bir erkekle ilgilendiklerini göstermek için kullanırlar. Firileri sizinle konuşurken onların size karşı sıcak duygular beslemelerini sağlamanız için kafa yana eğik pozisyonu kullanarak ara sıra başınızı öne eğmeniz yeterlidir.Baş aşağıya eğikken tavrın olumsuz hatta yargılayıcı olduğunu gösterir. Eleştirel de ğerlendirme hareket grupIarında genellikle baş aşağıya eğiktir ve karşınızdakinin başını kaldırmasını veya yana eğmesini sağlayamazsanız bir iletişim sorunuyla karşı karşıya kalabilirsiniz. Topluluk önünde onaylamayan pozisyonla konuşan birisi olarak sık sık tamamı kafası aşağıya eğik ve kolları göğsünde kavuşturulmuş kişilerden oluşan dinleyici gruplarıyla karşılaşabilirsiniz. Profesyonel konuşmacılar ve eğitmenler genellikle konuşmalarına başlamadan önce dinleyici katılımı gerektiren bir şeyler yaparlar. Bunun amacı dinleyicilerin başlarını yukarıya kaldırmalarını ve katılmalarını sağlamaktır. Konuşmacının hilesi başarılı olursa dinleyicilerin bir sonraki baş pozisyonu yana eğik olacaktır.

1.1.1.8.2.5.2. Her İki El de Başın Arkasında
Bu hareket muhasebeci, avukat, satış müdürü, banka müdürü gibi mesleklerden olan veya kendilerine güvenli veya bir konuda kendilerini baskın ya da üstün hisseden kişilere özgü bir harekettir. O kişinin düşüncelerini okuyabilsek büyük olasılıkla 'Tüm cevaplar bende' ya da 'Bir gün belki benim kadar akıllı olursun' veya hatta ' Her şey kontrolüm altında' gibi bir şey söylüyor olurdu. Bu hareketi aynı zamanda 'her şeyi bilenler' kullanır ve çoğu kişi bu hareketi sinir bozucu bulur.

1.1.1.8.2.2.6. GÖZ İŞARETLERİ
Tarih boyunca göz ve insan davranışı üzerindeki etkileriyle uğraştık durduk. Hepimiz 'Gözleriyle onu parçaladı', 'Kocaman bebek gözleri var', 'Gözlerini kaçırıp duruyor', 'Çok davetkar gözleri var', 'Gözünde öyle bir pırıltı vardı' ya da 'Bana en kötü bakışıyla baktı' gibi ifadeler kullanmışızdır. Bu gibi ifadeleri kullandığımızda farkında olmadan kişinin gözbebeklerinin büyüklüğünden ve bakışla ilgili davranışlarından bahsederiz. Şe Tell-Tale Eye ad11 kitabında Hess, vücudun odak noktası olduklarından ve gözbebekleri de bağımsız hareket ettiğinden gözlerin tüm insan iletişim işaretleri arasında en açıklayıcı ve doğru bilgileri verdiğini söylemiştir.Belli ışık durumlarında, kişinin ruh hali ve tavrı olumludan olumsuza veya olumsuzdan olumluya geçerken gözbebekleri küçülür veya büyür. Heyecanlanan birisinin gözbebekleri normal büyüklüklerinin dört katına çıkabilir. Tam tersine, kızgın, olumsuz bir ruh hali gözbebeklerinin 'minik boncuk gözler' ya da 'yılan gözleri' olarak bilinen şekilde küçülmesine yol açar. Flört sırasında gözler oldukça fazla kullanılır, kadınlar gözlerini vurgulamak için göz makyajı yaparlar. Bir kadın bir erkeği severse ona bakarken gözbebeklerini büyütecek ve erkek de farkında olmadan bu bilgiyi doğru yorumlayacaktır. Bu nedenle romantik buluşmalar gözbebeklerinin büyümesine neden olan loş yerlerde gerçekleşir.Birbirlerinin gözlerine bakan genç aşıklar farkında olmadan gözbebeklerinin büyüyüp büyümediğine bakmaktadırlar. Her birİ diğerinin gözbebeklerinin büyümesinden heyecanlanır. Araştırmalar, kadın ve erkekleri cinsel pozisyonlarda gösteren pornografik filmler erkeklere gösterildiğinde gözbebeklerinin normal büyüklüklerinin üç katına kadar çıkabildiğini göstermiştir. Aynı filmler kadınlara gösterildiğinde gözbebeklerindeki büyüme erkeklerdekinden daha fazladır. Bu da kadınların pornografiden erkeklere göre daha az etkilendikleri iddiasıyla ilgili şüphelere neden olmaktadır.Bebekler ve çocukların gözbebekleri yetişkinlerinkinden daha büyüktür yetişkinlerin yanındayken onlara olabildiğince çekici görünerek sürekli olarak dikkatlerini çekme çabasıyla gözbebekleri sürekli olarak büyür.Uzman kağıt oyuncularıyla yapılan deneylerde rakipleri koyu renk gözlük taktığında oyuncuların daha az el kazandıkları görülmüştür. Örneğin, bir poker oyununda rakibine dört as gelmesi durumunda uzman onun gözbebeklerindeki hızlı büyümeyi bilinçli olmadan fark edecek ve bu elde oyunu yükseltmemesi gerektiğini hissedecektir. Rakiplerin koyu gözlük takması gözbebeği işaretlerini ortadan kaldırarak uzmanların daha az el kazanmalarına neden oldu. Gözbebeği takibi fiyat pazarlığı sırasında alıcıların gözbebeği büyümesini izleyen eski Çinli mücevher tacirleri tarafından kullanılırdı. Yüzyıllar önce, fahişeler gözbebeklerini büyüterek daha arzulanır olabilmek için gözlerine dulavratotu losyonu damlatırlardı. Merhum Aristotle Onassis'in düşüncelerinin gözlerinden okunmaması için iş görüşmeleri sırasında koyu renk gözlük taktığı bilinirdi.

1.1.1.8.2.6.1. Bakışlarla İlgili Davranışlar
İletişim için gerçek bir temel ancak karşınızdakiyle 'göz göze' geldiğinizde atılabilir. Bazı insanlarla konuşurken kendimizi çok rahat hissederken başkalarıyla rahatsız olur hatta bazılarını da güvenilmez buluruz. Bu aslında bize baktıkları veya konuşurken bakışlarımıza karşılık verdikleri süreyle ilişkilidir. Birisi dürüst değilse veya bir şeyler gizliyorsa bakışları bizimkilerle toplam zamanın üçte birinden daha az oranda karşılaşacaktır. Bakışlarınız karşınızdakinin bakışlarıyla toplam zamanın üçte ikisinden daha uzun süreyle karşılaşıyorsa bunun anlamı şunlardan biridir: birincisi sizi çok ilginç veya çekici buluyordur; ikincisi de size karşı saldırgan bir tavrı vardır ve gözbebekleri de büzüşüyorsa sözel olmayan bir meydan okumada bulunuyor olabilir. Argyle'a göre A, B'den hoşlanıyorsa ona çok bakacaktır. Bu da B'nin A 'nın kendisinden hoşlandığını düşünmesine neden olacak ve bunun sonucu olarak B de A 'dan hoşlanacaktır. Başka deyişle başka birisiyle iyi bir ilişki. kurmak için toplam zamanın yüzde 60- 70'inde onunla göz göze gelmeniz gerekir. Bu onun sizden hoşlanmasını da sağlayacaktır. Bu nedenle bakışları sizinkilerle toplam zamanın üçte birinden daha az süreyle karşılaşan çekingen ve utangaç birine pek güven duymamanız çok normaldir.Görüşmeler sırasında karşınızdakilerin kendilerin süzdüğünüz hissine kapılmamaları için koyu renk gözlük takmaktan kaçınmalısınız.Vücut dili ve hareketlerin çoğu gibi bir insanın başka birisine bakış süresi de kültüre bağlı bir şeydir. Güney Avrupalıların başkalarına rahatsız edici gelebilecek yüksek bir bakış sıklığı varken Japonlar da konuşurken karşıdakinin yüzü yerine boynuna bakarlar. Bakışın süresi kadar bakışınızı karşınızdakinin yüzünün hangi coğrafi bölgesine yönlendirdiğiniz de önemlidir. Bu da bir görüşmenin sonucunu etkileyebilir. Bu işaretler sözel olmayan şekillerle iletilir ve alınır ve alıcı tarafından da doğru şekilde yorumlanır.

1.1.1.8.2.6.1.1. İş Bakışı
İş tartışmaları yaparken karşınızdakinin alnında bir üçgen olduğunu hayal edin. Bakışlarınızı bu bölgeye yönelterek ciddi bir ortam yaratırsınız ve karşınızdaki sizin İş yapmak konusunda ciddi olduğunuzu anlar. Bakışlarınızın karşınızdakinin göz seviyesinin altına düşmemesi koşuluyla etkileşimi kontrol edebilirsiniz.

1.1.1.8.2.6.1.2. Sosyal Bakış
Bakış karşıdakinin göz Şekill091u. bakışı seviyesinin altına düştüğünde sosyal bir ortam oluşur. Birisine bakmayla ilgili deneyler sosyal bir karşılaşma sırasında bakanın bakışlarının karşıdakinin yüzünde gözler ve ağız arasındaki bir üçgene baktığını göstermiştir.

1.1.1.8.2.6.1.3. Mahrem Bakış
Bakış gözlere ve çenenin altından kişinin vücudunun diğer bölgelerine doğrudur. Yakın karşılaşmalarda gözler ve göğüs ya da memeler arasındaki üçgen, daha uzak karşılaşmalarda ise gözlerle apış arası arasındaki üçgendir. Kadın ve erkekler bu bakışı birbirleriyle ilgilendiklerini göstermek için kullanırlar ve ilgi karşılıklıysa aynı bakışlarla cevap verilir.

1.1.1.8.2.6.1.4. Yan Bakış
Yan bakış ilgi veya saldırganlık iletmekte kullanılır. Hafif kalkmış kaşlar ve bir gülümsemeyle birlikteyse ilgi anlamına gelip flört işareti olarak yaygın şekilde kullanılır. Aşağıya dönük kaşlar, çatık alın veya aşağıya dönük ağız köşeleriyle birlikte şüpheli, saldırgan veya eleştirel bir tavır anlamına gelir.

1.1.1.8.2.6.1.5. Gözle Dışarıda Bırakma Hareketi
Karşılaştığımız en sinir bozucu İnsanlardan bazıları konuşurken gözle dışarıda bırakma hareketini kullananlardır. Bu hareket bilinçsizce yapılır ve o kişinin sizden sıkılması veya artık ilgilenmemesi ya da kendini sizden üstün görmesi nedeniyle sizi görmemeye çalışmasından oluşur. Konuşma sırasında altı ila sekiz göz kırpış olan normal hızdan farklı olarak göz kapakları kapanarak bir saniye ve daha uzun süre kapalı kalırlar ve bu arada da karşınızdaki sizi anlık olarak kafasından atar. Bunun son hali gözleri kapalı bırakarak uykuya dalmaksa da birebir karşılaşmalarda bu pek ender olur. Birisi sizden üstün olduğunu düşünüyorsa gözle dışarıda bırakma hareketini yaygın olarak 'burnunun üzerinden bakmak' olarak bilinen kafayı geriye$atarak size uzun bir bakış atma hareketiyle birlikte yapar. Konuşma sırasında bir gözle dışarıda bırakma hareketiyle karşılaşırsanız bu kullandığınız yaklaşımın olumsuz bir tepkiye yol açıyor. Herkesi dışarıda bırakma olabileceği ve etkin bir iletişimi için yenİ bir taktik gerektiği anlamına gelir.


1.1.1.8.2.2.7. OTURMA BİÇİMLERİ
İnsanın oturma biçimi, kişilik özellikleri ve iç dünyasıyla ilgili olarak önemli bilgiler taşır. Oturma biçimini doğru olarak değerlendirebilmek için bu bilgileri dört açıdan incelemek gerekir. Bunlar sandalye veya koltuk üzerinde kapladığımız alan, beden duruşumuz (postür), bacaklarımızın kullanılış biçimi ve oturmak için seçtiğimiz yerdir.

1.1.1.8.2.7.1. Kaplanan Alan
Bazı insanlar arkalarına yaslanır, oturdukları alanın bütününü kaplarlar ve durumdan memnun oldukları ve bulundukları yerden uzun süre kalkmayacakları izlenimini verirler. Buna karşılık bazı kimseler ise bulundukları sandalye veya koltuğun ucuna ilişirler, bütün ağırlıklarını bacaklarına verirler ve adeta diken üzerinde otururlar.Koltuğun ucuna oturmak, kalkıp gitmeye hazır olmak ya da misafire veya önem verilen birine hizmete hazır olmak gibi insanın yerinde durmaya istekli olmadığını gösterir. Böyle bir hareket isteği iç gerginliğin bir yansımasıdır. Kadınların koltuğun biraz ucuna oturmalarındaki inceliğe dikkat etmek gerekir. Çünkü bazı kadınlar biraz uca oturup, ayaklarını paralel bir şekilde yana uzatarak veya bacak bacak üstüne atarak, bacaklarının daha uzun görünmesini sağlarlar. Bu erotik bir sinyal olduğu gibi, kadına estetik bir görünüm de kazandırır. Bu oturuş biçiminde ağırlık ayaklar üzerinde toplanmadığı için, bunu ''kalkmaya hazır olmak'' biçimindeki oturuştan kolayca ayırmak mümkündür. Ayrıca kadının bu oturuşu, ayaklar beden dengesine destek sağlamadığı için, vücudun üst kısmının dik tutulmasını zorunlu kılar. Bu da bedenini ve boynunu dik tutan çekici bir kadın görüntüsünün ortaya çıkmasına yardım eder. Reklamcıların kadın modellerini bu durumda görüntülemelerinin sebebi budur. Sandalyelerin bir ucuna adeta bir başkasına yer bırakacakmışçasına oturanlar, haklarından vazgeçmeye ve geri çekilmeye hazır insanlardır. Bu insanların havayı bile daha az soluduklarını, böylece başkalarına daha çok oksijen bıraktıklarını düşünmek mümkündür. Bu kimseler varlık sebeplerini başkalarına hizmet etmekte görürler kendilerine dönük eleştirileri çok fazladır ve çeşitli sebeplerle sık sık suçluluk duygusu yaşarlar.Buldukları koltuğa kendilerini bütünüyle bırakanların belki o an için çok yorgun olduklarını düşünmek mümkün olabilir. Ancak bu kimseler büyük çoğunlukla iç dünyalarında rotalarını bulamamış, bu sebeple hareket etmekten kaçınan ve hareket etmeyi yük gibi gören kimselerdir.Oturulacak boş yer olduğu halde, bir koltuğun koluna oturanlar kendilerine fazlasıyla güven duyan kimselerdir. Bu kimseler çevrelerindekilere kendi görüşlerini kabul ettirme eğilimindedirler ve çoğunlukla etrafındakilere üstünlük sağlamak isterler.

1.1.1.8.2.7.2. Beden Duruşu (Postür)
Ayakta duruş şeklinde olduğu gibi, bir insanın oturma biçimi sırasında bedeninin üst (belden yukarı) bölümünü kullanma biçimi, onun iç dünyası konusunda fikir verir. Dik bir oturuş, dik bir duruşta olduğu gibi, canlılık ve hayat enerjisi ifadesidir. Buna karşılık çökük bir oturuş çekingenliği ve kişinin azalmış hayat enerjisini gösterir.Bedenin yandaki kişiye eğilmesi tahmin edilebileceği gibi o kişiye duyulan bir ilginin işaretidir, Yanındaki veya karşısındaki kişiden aksi yöne eğilmek ise duygusal veya zihinsel olarak uzaklaşmayı ortaya koyar. İlginç olan zaman zaman sözler ile davranışların çelişmesidir. ''Evet'' diyen biri bazen geri çekilebilir. Böylece adeta kendi kelimelerinden de uzaklaşmış olur. Unutmamak gerekir ki; gerçeği yansıtan bedenin verdiği işarettir. Televizyon programlarında özellikle açık oturumlarda veya politikacıların katıldıkları sohbet toplantılarında bu tür çelişkilere sık sık rastlamak mümkündür. Bundan böyle bu programları yukarıdaki bilgilerin IŞığı altında izlerseniz daha çok eğleneceğinizden emin olabilirsiniz. Bunları eğlendirici mi yoksa düşündürücü mü bulacağımız ise bir başka konudur.

1.1.1.8.2.7.2.1. Bacak ve Ayakların Kullanılışı
Oturma sırasında ayaklar ve bacaklar yük altında olmadıkları için doğrudan herhangi bir görevleri yoktur. Bu sebeple oturan bir insanın ayak ve bacaklarının kullanılış biçimi birçok anlam taşır.Bacaklar diz kapağından kırılarak geri çekilir ve ayaklar sandalyenin altında tutulursa, bu kişinin bulunduğu ortamdan çok hoşnut olmadığını; söylenmesi gereken bazı şeyleri henüz söyleyemediğini veya söylemek istemediğini gösterir. Böyle oturan bir insanın iç gerginliği yüksektir ve kendini güvende hissetmediği için, bedenini mümkün olduğu kadar toplamakta ve geri çekmektedir. Ayağın sandalyenin kenarına takılarak veya bazen dolanarak oturulması daha yüksek bir iç gerginliğin yansımasıdır. Çoğunlukla bu durumda olan kişiler, görüşlerini değiştirmek istemeyen, kendilerini sıkışmış hisseden insanlardır. Bu sebeple sandalyeye dolanan ayakları kendilerine dayanak olur.Karşısındaki tarafından tehdit edilen kişi kendisini korumak amacıyla geriler ve sınırlarını daraltır. Gerileme davranışı kendisini hem bedenin bütününde, hem de ayaklarda ortaya koyar. Kişi ayaklarını oturduğu sandalyenin altına çeker.Bu görüntüye ilişkileri gergin olan sevgililerde ve gazete röportajlarında röportajcı tarafından sıkıştırılanlarda rastlanır.Ayakları birbirine dolayarak oturmak da aynı yönde yorumlanabilecek yüksek gerginliği ve hareketsizliği gösteren bir oturma biçimidir. Ayakların sandalyeden ileri uzatılması, bacakları açarak oturma kişinin kendisine olan güveninin, durumundan memnuniyetinin ve saklayacak bir şeyi olmadığının işaretidir. Ancak ayakların çok fazla ileri uzatılması ve kimi zaman öndeki sandalyeye veya tabure altlığına yaslanması kişinin kendi alanının sınırlarını genişletme, çevreye yayılma istediğini yansıtır ve saldırganca bir davranış olarak yorumlanır. Bulunduğu yerden memnun olmayan ve orayı terk etmeye hazırlanan birisi oturduğu yerde bunu ayak hareketleri ile ortaya koyar. Ayak tabanının yerden herhangi bir şekilde kesilmesi kişinin durumunda bir değişiklik yapmak istediğinin işaretidir.Herhangi bir tanıtma veya topluluk önünde yapılan konuşma sonrasında1 dinleyicinin bu durumu alması olumlu bir işarettir. Özellikle bu oturma biçimi1 çene tutmak şeklindeki karar jestinden sonra geliyorsa yapılan konuşmanın amacına ulaştığı söylenebilir. Kişinin bir ayağı önde ellerini dizlerine koyarak doğrulması bir konuşmayı, sohbeti veya beraberliği bitirme işaretidir. Benzer şekilde bir ayağı önde elleri sandalyenin veya koltuğun kenarında olan bir kişinin de bulunduğu duruma son vermek istediğini bilmek gerekir. Eğer bu durum bir konferans veya tanıtım sırasında yaşanıyorsa kendinizi sözünüzü tamamlamış hissediyor bile olsanız karşınızdaki kişinin söze katılmasını sağlayın. Katkıda bulunmak istediği veya sizinle aynı fikirde olmadığı noktaları açıklamasına imkan verin. En son anlatılan üç beden duruşunun ifade ettiği anlama duyarlı olmak ve sözlü bir karşı çıkışla karşılaşmadan gereken yönde adım atmak kontrolün sizin elinizde kalmasını sağlar.

1.1.1.8.2.7.3. Seçilen Yer
Bir odaya girdiğimiz zaman seçtiğimiz yer kendimize olan güvenimiz ve o mekan içinde bulunanlar arasında kendimizi nerede gördüğümüz konusunda fikir verir. Yapılan araştırmalar odaya girdiklerinde kapıya yakın koltuk veya sandalyeye oturanların özgüvenleri düşük kimseler olduğunu ortaya koymuştur. Kapıya yakın bir koltuğa oturmak aynı zamanda kişinin kendisini diğer kişilerden daha az değerli ve önemli gördüğünün işaretidir. Bu kişilerin oturma biçimleri incelendiğinde de çoğunlukla sandalye veya koltuğun ucuna oturmak kalkmaya hazır olmak gibi durumdan rahatsızlığın ve düşük özgüvenin diğer belirtileri de bulunmuştur. Buna karşılık girdikleri odada ev sahibine veya merkeze yakın, yer seçenlerin özgüvenleri yüksek ve kendilerinden hoşnut kimseler oldukları ve bu kimselerin aynı zamanda koltuklarını ve sandalyelerini dolduracak biçimde oturdukları görülmüştür. İnsanların oturmak için seçtikleri yerler amaçları açısından daima en elverişli yerler olmayabilir. Örneğin; yıllardır büyük ilgi gören Ana-Baba Okulunda sıralar daima arkadan öne doğru dolar. Oysa kişilerin böylesine gönüllü olarak katıldıkları bir toplulukta dinleyicilerin konuşmacıyı en iyi duyup onunla en iyi iletişim kurabileceği ön sıraları tercih etmesi beklenir. Ön sıralarda özellikle en ön sırada insanlar kendilerini savunmasız ve Çıplak hissetmektedirler.İnsanın önündeki koltuk ve diğer dinleyiciler doğal bir korunma yaratır ve güven duygusu verir. Bu sebeple de boş bir salonda dinleyiciler orta sıralardan başlayarak salonu doldururlar. Benzer şekilde bar, cafe ve benzeri eğlence yerlerine insanlar arkadaş olabiIecekleri1 ilişki kurup konuşabilecekleri birilerini bulmak için gelirler. Buralara gelenler büyük çoğunlukla ya sırtlarını bir köşeye dayayarak veya diğer insanları gözleyebilecekleri bir kenara otururlar. Oysa bu yerler kişinin görülmek istediği diğer insanlar tarafından kolayca fark edilebileceği yerler değildir. Böyle bir eğlence yerine arkadaş bulmak amacıyla gelenler için uygun olan merkeze yakın bir yerde oturmak sırtını topluluğa dönmemek ve insanların çoğunluğunun bulunduğu yere yan olarak oturmaktır, Böylece hem insanları ve çevrede olup bitenleri görmek hem de diğer insanlarla doğrudan yüz yüze ve göz göze gelmenin doğuracağı rahatsızlıktan kaçınmak mümkün olur.

1.1.1.8.2.7.4. Oturma Düzeni
Oturmak için seçilen yer ve oturan kişiler arasındaki mesafe sözsüz bilgilerle dolu olan çok değerli işaretler verir. Hemen herkes bir restorana girdiği zaman sırtını duvara verebileceği bir masaya oturmak ister. Ortalarda bir masaya oturmak zorunda kalan bazı kişilerin restoranı terk ettikleri çok görülür. Bunun sebebi, insanın mağara devrinde yaşayan atalarından aldığı mirastır. Kendini güven altına alma ihtiyacı, savunmasız olan sırtını tehlikeye dönmeyerek, ortaya çıkar.Yapılan araştırmalar, restoran, bar, cafe gibi yerlerde sırtını hareket eden bir topluluğa dönerek oturanların solunumlarının sıklaştığım, kalp vurum sayılarının arttığını kan basınçlarının yükseldiğini ortaya koymuştur. Eğer kişinin arkasında sokak veya bahçeye açılan cam veya kapı varsa, kişinin duyduğu rahatsızlık ve gerginlik artmaktadır. Bu durum tıpkı gürültülü bir yerde uyuyan insanın durumuna benzemektedir. Kişi uyuduğu için gürültüyü algılamadığını söylese bile, otonom (irade dışı ve kendi kendine çalışan) sinir sistemi ile gürültüye tepki vermektedir. Bunun sonucu olarak da uykusu derinleşemediği için saat olarak yeterli miktarda uyusa bile, yorgun uyanmaktadır. Benzer şekilde masada sırtı kapı, cam veya hareket eden bir topluluğa dönük oturan kişi de sebebini bilmediği bir gerginlik yaşamaktadır. Bu bilginin, önemli kararların verileceği yemekli toplantılar sırasında büyük bir değeri vardır. Böyle yemekli bir toplantının düzenlenmesi durumunda, ev sahibinin masanın konumu ve konukların oturma düzeni konusuyla verilen bilgiler doğrultusunda ilgilenmesi, işi rastlantıya veya şef garsonun kontrolüne bırakmaması yerinde olur.

1.1.1.8.2.7.4.1. Karşı Karşıya Oturmak
Karşı karşıya oturmak genellikle rekabeti ifade eder. ister bir fikir çerçevesinde, ister bir iş ilişkisinde olsun, karşı karşıya oturmak, tıpkı bir satranç maçında ya da iskambil oyununda olduğu gibi masadan bir galip bir de mağlup çıkacağını düşündürür. İletişim insanlara karşı yapılan bir eylem değil, insanlarla birlikte yürütülen bir eylemdir. Esas olan, bizim söylemek istediklerimiz ve niyetimiz değil, bunun karşımızdakiler tarafından nasıl algılandığıdır. Bu sebeple karşılıklı oturmanın insanlarla uzlaşmayı zorlaştıran özelliğini her zaman akılda tutmak gerekir. Özellikle ziyaretlerini satış amacıyla yapanların, görüştükleri kişinin karşısına oturmalarının hatalı olduğu anlaşılmıştır. Muhatabını masasının karşısına oturtmak amirce bir tavırdır. Eğer verilecek bir emir, yapılacak bir uyarı varsa, bu oturma biçimi uyarı veya emrin şiddetini artırır. Çağdaş bir yöneticinin, iletişim için geçerli olan ilkenin, yönetim için de geçerli olduğunu unutmamasında yarar vardır. ''Yönetim insanlara rağmen olmaz, insanlarla birlikte olur''.

1.1.1.8.2.7.4.2. 90°lik Açıyla Oturmak
İşbirliğini sağlamak amacıyla kurulan bir ilişki içinde uygun olan, oturan kişiler arasında 90°lik bir açı oluşturacak biçimde yanlamasına oturmaktır. Böylece kişinin karşısındakini, çıkarları kendisiyle çelişen biri olarak değil, bir problemi birlikte çözecek kişi olarak algılaması mümkün olur. Unutmamak gerekir ki, çevresine oturulan masa, insanların kendilerini güvende hissettikleri bir korunma duvarıdır. Bu sebeple karşımızdaki kişiyi duvarımızın neresine aldığımız önem taşır.Yanlamasına oturma düzeni arkadaşça ve dostça ilişki kurmaya imkan verir. Bu şekilde oturanlar arasında hem göz teması kurma imkanı olur, hem de kişiler masanın koruyucu özelliğinden yararlanarak kendilerini rahat hissederler. Buna ek olarak 90° lik açıyla yanlamasına oturan kişiler fikir alışverişinde bulunabildikleri gibi kendi çizgilerini de koruyabilirler. Bu oturma biçimi bazılarınca demokratik oturma düzeni olarak adlandırılır. İş görüşmeleri için de en uygun oturma düzeni budur. Bu sebeple uyum içinde olmak istediğiniz kişiyle göğüs açıklıklarınızın hayali olarak kesiştikleri bir üçgen oluşturacak biçimde oturmanız yerinde olur.Böylece o kişinin, üzerinde büyük bir baskı hissetmeden kendi görüşlerini ortaya koymasına imkan sağlamış olursunuz. Böyle bir oturma biçimi konuşan kişiler arasında dostça ve rahat bir atmosferin doğmasına yardım eder. Çünkü bu oturma biçiminde duygular ve davranışlar açısından geniş bir hareket alanı vardır.Konuşulan kişi üzerinde baskı uygulanmak istendiği zaman, sorularının sandalye doğrudan o kişiye döndürülüp, göğüslerin karşı karşıya gelmeleri sağlanarak sorulmasının, kontrol etmek isteyene yarar sağladığı bazı çalışmalarda gösterilmiştir. Bu manevra özellikle astları sorgularken veya karşınızdaki kişinin sizden bir şeyler sakladığını düşündüğünüz durumlarda yararlı olabilir.

1.1.1.8.2.7.4.3. Yan Yana Oturmak
Bir arkadaşınıza işiyle veya çocuğunuza dersiyle ilgili yardım edeceğinizi düşünün. Nereye oturursunuz? Seçeceğiniz yer büyük bir ihtimalle onun yanında ki sandalye olacaktır.Yan yana oturan ve hafif birbirlerine dönük olan iki kişi, büyük bir ihtimalle bir probleme karşı ortak bir yaklaşım içindedirler. Benzer bir şekilde üç veya dört kişinin yan yana oturması, birbirlerine güven, dış dünyaya karşı ortak bir cephe oluşturmak anlamına gelir. Yan yana oturmak işbirliğini ve olumlu duyguları en üst düzeye çıkarttığı için, muhatabını ikna etmek isteyen bir kişinin masanın etrafından dolanarak yanına geçmek istemesinin ona avantaj sağlayacağı düşünülebilir. Bunu yapmak için uygun bir sebep varsa, böyle bir yaklaşım gerçekten yararlı olabilir. Örneğin, masada oturan kişinin incelediği belgeyle ilgili olarak ona bilgi vermek gibi bir sebep, böyle bir davranışın uygunsuz kaçmasını önler. Ancak masasının etrafından dolanarak oturan kişinin mahrem alanına girmenin her zaman riskli bir davranış olduğu unutulmamalıdır. Yan yana oturarak işbirliği ve olumlu duygular yaratacak oturma düzeni anne-baba ve çocukları, öğretmen ile öğrencisi, amir ile astı arasında kolaylıkla gerçekleştirilebilir ve olumlu sonuçlar verir.Ancak unutmamak gerekir ki, yaş veya statü olarak daha geride olan kişinin bu oturma biçimine doğrudan teşebbüs etmesi her zaman risk taşır.
1.1.1.8.2.7.4.4. Çapraz Oturmak
Bir restoranda veya kitaplıkta hiç boş masa yoksa tek kişinin oturduğu dikdörtgen bir masanın neresine oturursunuz? Büyük bir ihtimalle, insanlar ilgi duymadıkları ve ilişki kurmak istemedikleri kişilerle çapraz ve mümkün olduğu kadar uzak oturur ve böylece aynı zamanda göz teması imkanını da azaltmış olurlar. İlişki kurmak istemediği kişiyle göz göze gelmemek, insana yalnızlık duygusu verir. Bu durumda kişi kendi iç konuşmalarını sürdürebilir ve topluluk içinde olmasına rağmen oldukça bağımsız hareket etmesi ve kendisini yalnız hissetmesi mümkün olabilir.
1.1.1.8.2.2.8. CİNSEL SİNYALLER VE İLGİ İŞARETLERİ
1.1.1.8.2.8.1. Kur Davranışları
İnsanların belirli bir zamanda cinselliği düşünmelerine sebep olan nedir? Bir kadın ve bir erkek tanışır ve hiç bir şey olmaz, buna karşılık bir başka kadınla bir erkek tanışır ve birden şimşekler çakar. Desmond Morris'e göre cinsellik, cinsiyeti belirleyici işaretler tarafından harekete geçirilir. Cinsiyeti belirleyici işaretler ise, karşıdakinin kişi olarak değil, kadın veya erkek olarak cinsiyet özelliklerinin vurgulanmasıdır. Cinsiyet farklılığını belirten her özellik dikkatimizi çeker. Kadınlarda bacaklar, göğüsler, yuvarlak kalçalar; erkeklerde geniş omuzlar, düz kalçalar ilk fark edilenlerdir. Daha sonra moda tarafından etkilenen giyim ve saç modeli gelir, Kadınlarda makyaj cinsiyet özelliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Hayvan davranışlarını inceleyen zoologlar, dişi ve erkek hayvanların birbirleriyle ilişkiye geçmeden önce bir dizi kur yapma davranışı sergilediklerini ortaya koymuşlardır. Hayvanlar arasındaki kur yapma davranışlarının bazıları aşikar, bazıları da oldukça dolaylı ve örtüktür.Hayvanlar ses çıkartarak, tüylerini kabartarak ve sürtünmek, yaklaşmak gibi çeşitli hareketler yaparak karşı cinsten olanın dikkatini çekerler. İnsanlar üzerinde yapılan araştırmalar, belirli bedensel özelliklerin hangi sebeple dikkatimizi çektiğini henüz ortaya koyamamıştır. İlgimizi çeken kişinin bedensel özellikleri belki bizi etkileyen önemli birine (anne-baba), belki hayalimizde yaşattığımız toplumsal güzellik idealine, belki bizde cinselliği çağrıştıran belirli bir imaja benzeyebilir.

1.1.1.8.2.8.1.1. İlgi Aşamaları
Cinsel açıdan ilgi duyduğu birisiyle karşılaşan kişinin davranışları üç aşamadan geçer. İlk tepki uzun süreli göz temasıdır. Karşıdaki kişinin bakışlara karşılık verdiği düşünülürse, bunu bedensel olarak daha yakına gelme davranışı izler. Bundan sonra üçüncü aşamada kişi hoşlandığı kimseye dokunmaya teşebbüs eder. Bu davranış çok kısa süreli, tesadüf görünüşlü, masum temaslardan cinsel birleşmeye kadar uzanan geniş bir yelpazeye yayılır. C.M. Tramitz kısa bir süre önce tamamladığı 7 yıllık araştırmasının sonunda iki cinsiyet arasındaki yakınlaşmayı belirleyen sürenin ilk 30 saniye olduğunu söylemektedir. Bir başka psikolog K.Grammer'e göre bu süre 10 dakikaya kadar çıkabilmektedir.

1.1.1.8.2.8.1.2. İlk Dakikaların Önemi
Bir kadın ve bir erkek büyük çoğunlukla birlikte olup olmayacaklarına Tramitz'e göre ilk 30 saniyede, Grammer'e göre ise ilk 10 dakikada karar vermektedirler. Hiç şüphesiz bunun dışında kalan birçok ilişki vardır. İlk bakışta çok çekici gelen, yakınlaştıkça yavan bulunabilir; ilk bakışta hiç çekici gelmeyen yakınlaştıkça çekicilik ve değer kazanabilir. Ancak kadın-erkek ilişkilerinde büyük çoğunluk, kararını iletişimin ilk kurulduğu saniyeler veya dakika1ar içinde vermektedir. İletişimin kurulduğu ilk dakikalar içinde kadın ve erkek karşısındaki kişiyle ilişkisini derinleştirmeye değer olup olmadığına karar verir ve karşıdan gelen işaretleri beklemeye başlar. Bu işaretler de olumluysa, kadın ve erkek birbirlerine olan ilgilerini biraz daha açık olarak ortaya koyarlar ve ilişkilerini geliştirmek için yeni adımlar atarlar. Araştırmaların ortaya koyduğu ilginç bulgulardan biri, insanları cinsel yönden harekete geçiren temel faktörün ''güzellik'' olmasıdır. Bu sebeple ''güzellerin daha aranır ve izlenir olmalarını ve ısrarla karşılaşmalarını doğal görmek gerekir. Buna karşılık daha az güzel olanların, karşı cinsiyetten ilgi görebilmek için, kendilerinin aktif olmaları ve toplumsal olarak kabul görecek özellikler geliştirmeleri gerekmektedir. Karşı cinsiyetten olan insanlarla ilişki kurmakta başarılı olanların temel özellikleri kur yapma işaretlerini başarılı bir şekilde göndermeleri ve gönderilen işaretleri de başarılı bir şekilde algılamalarıdır.

1.1.1.8.2.8.1.3. Sahiplenme
Bir topluluk içine beraberce giren kadın ve erkek, topluluktaki diğer kişilerin ilgisiyle karşılaşır. Partnerine gösterilen ilginin sosyal ilgi sınırlarını zorlaması, kişide bir rahatsızlık yaratır ve çevredekilerde ''Onun sahibi benim'' imajını yaratacak bazı hareketler yapmasına sebep olur. Erkek başkaları ile konuşurken onun yanına giderek kravatını düzelten , ceketinin üzerinden hayali bir iplik alan veya tozları silken kadın çevredekilere böyle bir işaret vermek amacını taşımaktadır.Benzer şekilde erkeğin kadına sarılması, elini onun bedeni üzerinde tutması, onunla aşikar bir temas içinde olması da çevredeki insanlara sahipliğini gösteren işaretlerdir.

1.1.1.8.2.8.1.4. Kadınlarda Kur Yapma Davranışları Daha Baskın
Genel olarak yaygın inanç erkeklerin kur yapma eğilimlerinin daha fazla olduğudur. Oysa yapılan araştırmalar, tıpkı hayvanlar aleminde olduğu gibi insanlarda da çıkış noktasının kadınlar olduğunu ortaya koymuştur. Muhtemelen bu yüzden kadınlar kur yapma davranışları konusunda, erkeklerden çok daha fazla duyarlıdırlar. Bu özellikleri kadınlara kur yapma davranışlarını daha bilinçli düzenleme ve karşıdan gelenleri de algılama imkanı verir. Belki de bu sebeple, yabancı bir topluluk içine partneri ile giren kadın, kendisi için hangi kadının tehdit edici olduğunu, erkeğin o kadınla arasında bir sempati köprüsü kurulmasından çok daha önce fark eder. Kur yapma davranışı beraberliği mutlaka cinselliğe kadar götürmek amacını taşımayabilir. Ancak kabul etmek gerekir ki, müdürle sekreteri arasında veya bir kadın yönetici ile erkek yardımcısı arasında olduğu gibi, bütünüyle sosyal alanda kalsa bile, bu davranışlar bir ilgi belirtisidir. Kadınların kur yapma davranışlarında yer alan işaretler, erkeklerden çok daha fazladır. Bazı kur yapma davranışları açık ve belirli olduğu gibi, bazıları da kesinlikle farkına varılmadan verilen silik, belirsiz veya örtük işaretlerdir. Yapılan araştırmalar, cinsel olarak bir işaret alan erkek ve kadının göz bebeklerinin büyüdüğünü ortaya koymuştur. Ne yazık ki, bu kolay algılanabilir bir ipucu değildir. Erkek ve kadınlara özgü ortak bir kur davranışı, kas geriminin artması, beden duruşunun dik bir duruma getirilmesidir. Bu sırada karın içeri çekilir, göğüs öne çıkartılır ve baş dik tutulur. Kadın ve erkek böylece kendilerine olduklarından daha genç ve enerjik bir görünüm vermiş olurlar. İlgi duyulan kişiye omuz üzerinden yöneltilen yan bakış çok önemli bir işaret ve kur davranışıdır. Böylece kişi yüzü doğrudan ilgi duyduğu kişiye dönük olmadığı için çevredekilerin fazla dikkatini çekmeden onu izleyebilir. Bir insanın üzerindeki bir bakışı hissetmemesi çok uzak bir ihtimaldir. Bu sebeple izlenen kişi ya bakışlara bakışla karşılık verir veya kayıtsız kalır. Omuz üzerinden hafif yan bakışın kişiye sağladığı avantaj, karşılık gördüğü takdirde yakınlaşma çabalarını geliştirmesi, karşılık görmediği takdirde de gururu zedelenmeden ilgisini başka bir tarafa yöneltmesidir. Yine her iki cinsiyete de özgü kur davranışı kişinin kendisine çeki-düzen vermesidir. Çeki-düzen verme davranışı, cinsiyetlere göre farklı biçimlerde ortaya çıkar.

1.1.1.8.2.8.2. Erkeklere Özgü Kur Davranışları
Bir erkeğin kendisine çeki-düzen vermek konusunda temel davranışı, kravatını düzeltmesidir. Erkek kravat takmıyorsa yakasını düzeltir. Erkeğe özgü diğer çeki-düzen verme davranışları gömleğini, pantolonunu ve kemerini düzeltmektir. Bu hareketlerle birlikte erkekler çoğunlukla saçlarını -varsa bıyıklarını- düzeltirler. Bu çeki düzen verme davranışını uzun süren bir bakış ve hafif bir gülümseme izler. Bedenin merkezi (göğüs) ve ayak uçları ilgi duyulan kişiye döner. Baş yukarı doğru kalkarken, hafifçe yana doğru eğilir. Erkek ayaktaysa, biraz önce anlatılan dik beden duruşuna içeri çekilmiş mide, dışarı çıkartılmış göğüs eşlik eder. Bundan sonra erkek sosyokültürel konumuna göre ellerini kalçasına koymak, başparmaklarını kemerine takmak veya ellerini pantolonun yan veya arka ceplerine sokmak seçeneklerinden bir veya ikisini seçebilir. Bu davranışların hepsi erkeğin bedeninin sınırlarını genişleterek, kendisini güçlü gösterme ihtiyacından kaynaklanır.Erkeğin bacaklarını açarak oturması , kendini ve cinselliğini sergileme işaretidir. Böyle oturan bir erkek kendisine ve gücüne aşırı bir güven içindedir, bunu dış dünyaya teşhir ederek bir ''davet'' ve ''meydan okum3'' işareti vermektedir. Erkeğin ilgi duyduğu kadına yan bakması, beyaz perdede oldukça abartılı bir biçimde Clark Gable tarafından kullanıldığı için, ''Clark çekmek'' olarak adlandırılmıştır.

1.1.1.8.2.8.3. Kadınlara Özgü Kur Davranışları
Kadınların da erkeklerle ortak bazı kur davranışlarına sahip olduklarını söylemiştik. Bunlar omuz üzerinden yan bakmak, saçları düzeltmek, kıyafetine çeki-düzen vermek, beden duruşunu dik duruma getirmek için mideyi içeri çekmek, göğüsleri öne çıkartmaktır. Bir veya iki elin kalçada durması da, meydan okuyucu ve kadının kendisini ortaya koyduğu bir davranıştır.Uzun süreli göz temasının en temel kur davranışı olduğunu biliyoruz. Bazı kadınlarda buna yanaklarda beliren hafif bir kızarma eşlik eder. Yanaklardaki bu kızarma bir heyecan belirtisidir.Kadınların kur davranışlarından biri, başın kısa ve ani bir hareketle geriye hareket ettirilmesi sırasında saçların arkaya atılmasıdır.Kadını karakterize eden temel jestlerin en başında bileğin bükülerek avuç içinin gösterilmesi gelir. Erkekler bileklerini düz tutarlar, bu sebeple bir erkeğin bileğini bükerek avuç içini açığa çıkartması, kadınsı bir davranış olarak yorumlanır. Erkek kravatını düzeltirken, kadın elini bileğinden bükerek avuç içini ortaya koymuş, bedeni ve bakışlarıyla da erkeğe yönelmiştir. Bu iki kişi, kendilerine çok yakın olduğu halde, aralarındaki üçüncü kişiyi bütünüyle dışlamışlardır.Kadınlar özellikle sigarayı avuç içlerini gösterecek şekilde içerek, kadınca görünüşlerinin etkisini güçlendirirler. Kırıtarak yürümek, çevredeki ilginin kadının en erotik bölgelerinden biri olan kalçalarında toplanmasına sebep olur. Bu sebeple kadının kırıtması çevredeki erkekler tarafından bir ''davet'' olarak yorumlanır.Omuz üzerinden hafif yan bakış, birçok filmde cinsel çekiciliğini sergileyen kadın oyuncu tarafından erkeği baştan çıkartmak için kullanılır. Gerçekten de omzu üzerinden hafif kısık gözlerle bakan bir kadın birçok erkeğin yüreğinde ateşler yakabilir. Eğer kadın omuzları açık bırakan bir elbise giyiyorsa, bu bakışın etkisi daha da artar. Filmlerde cinsel çekiciliklerini sergileyen kadın oyuncularda ve erkek okurlara yönelik olarak hazırlanan dergilerde sık rastlanan bir işaret de hafif aralık ve nemli dudaklardır. Dudaklar ya dille ıslatılarak ya da ruj gibi sürülen parlatıcılarla nemli hale getirilerek ilgi merkezi yapılır. Uyarılan kadının cinsel bölgelerinde kan toplanarak kızarmaya sebep olur. Kadınların ruj sürerek dudaklarını kızartmalarının temelinde yatan gerçeğin bu olduğunu hemen hemen hiçbir kadın bilmemesine rağmen, İslamiyet'in getirdiği kısıtlamaya uyanlar hariç, bütün kadınlar ruj sürerler. Kadına kadınca özelliğini veren, bunu çevresine karşı çeşitli nüanslarda kullanma imkanını sağlayan temel davranışlardan biri ayak ayak üstüne atmaktır. Erkeklerin bacaklarının çoğunlukla açık oluşu, cinsel bölgelerini teşhirden, kadınların bacaklarının çoğunlukla kapalı o1uşu cinsel bölgelerini koruma ihtiyacından kaynaklanır. Bacakları açık tutmak erkeklerde meydan okumak, üstünlük, sınırlarını genişletmek, kendini kabul ettirme isteğidir. Kadınlarda ise bacakların açık tutulmasını, dış dünyaya yansıyan bir ''davet'' işareti olarak yorumlayanlar çoğunluktadır. Hiç şüphesiz pantolon giymek kadınlara önemli ölçüde hareket serbestliği sağlamış olsa bile, etek giyen bir kadının bacaklarını kullanma biçimi onun cinsellik konusundaki rahatlık ve tabulara bağlılık derecesini ortaya koymak açısından çok önemli bir işarettir. Bir bacağın alta alınarak ve dizin açıkta kalarak oturulması, kadının rahatlık ve güvenini yansıtır. Bu oturma biçimi karşı tarafı da rahatlığa ve formalitelere boş vermeye davettir. Sosyokültürel olarak üst sınıfta ender rastlanan bir davranıştır. Kadının bacak bacak üstüne atmış olarak bir ayakkabısını ayağından çıkartarak, parmak ucunda sallaması yine çok rahat ve erkeği baştan çıkartmaya yönelik bir jest olarak kabul edilir. Bu davranışta ayrıca ayağın erotik bir obje olarak teşhiri söz konusudur. Kadınların yine ilgiyi üzerlerine toplamak için bilinçli olarak uyguladıkları bir başka jest, bacak bacak üzerine atarak, bacakları paralel olarak bir yana uzatmalarıdır. Birbirine paralel olan bacaklar beden ağırlığını taşımadıkları için, kadın dik olarak oturmak durumunda kalır. Bu oturma kadının bütün çekiciliğini ortaya koyan çarpıcı bir görünüştür. Bacaklarını büyük ölçüde ortada bırakacak şekilde kısa etek giyen bazı kadınlar bir rahatsızlık yaşarlar ve sık sık eteklerini çekiştirirler. Bu şekilde giyinen kadınlar böyle bir etek giyildiği zaman ortaya çıkacak görüntünün erkeklerin ilgisini çekeceğini bilirler ve seçimlerini bu ilgiyi sağlamak için yaparlar. Ancak bu ilginin aşikar olarak ortaya çıkması onlarda rahatsızlık yaratır. Kısa etek giymek, sonra da sık sık etek çekmek cinsel açıdan olgunlaşmamışlığın belirtisidir ve alt sosyokültürel düzeye ait bir davranıştır. Bu sebeple kısa etek giymek isteyenlerin konunun bu yönüne dikkat etmeleri ve çevreye kendileriyle ilgili verdikleri mesajın farkında olmaları doğru olur. Kadının elinde yuvarlak, uzun, silindir biçiminde bir obje bulunması, Freudcu psikologlar tarafından kadının zihninde daha farklı bir objenin varlığı olarak yorumlanır. Eğer kadın elini ayaklı bir şarap bardağının uzun sapı boyunca ritmik olarak gezdiriyorsa, bu kanaat güçlenir. Özellikle kadının ağzına götürdüğü silindirik objelerle uzun süreli temasları bu yönde değerlendirilir.
Bazı modellerin veya cinselliğini sergileyen artistlerin bu yorumu haklı çıkartacak aşırı vurgulamaları olur. Bu amaçla kullanılan objeler arasında ilk akla gelenler sigara, ruj ve kalemdir.

1.1.1.8.2.2.9. YALAN, SAMİMİYETSİZLİK, ŞÜPHE VE TEREDDÜT
1.1.1.8.2.9.1. Gerçek Duyguların Gizlenmesi
Beden dili ile ilgili olarak yaptığımız seminerlerde, en çok ilgi çeken ve katılımcıların en çok bilmek istedikleri konuların başında insanların yalan söylerken davranışlarında meydana gelen değişikliklerin anlaşılması geliyordu. ''İnsan yalan söylerken ne yapar?'' veya ''Bir insanın yalan söylediğini nasıl anlayabilirim?'' sorusu bu seminerler sırasında en çok sorulan sorulardan biriydi. Bu sebeple bu konuyu ayrı bir başlık altında toplamayı ve konuyla ilgili yapılan araştırmaları, bu araştırmalardan elde edilen bilgileri ve en önemlisi bu bilgilerin geçerlilik derecelerini özel bir bölümde toplamayı uygun bulduk. Sosyal hayatta birçok durumda, insan kendi gerçek duygularını gizlemek ister, ancak herhangi bir biçimde kendisini ele verir. Bir topluluk içinde kişi sinirli, gergin ve hatta korkuyor olabilir fakat yüzüne iliştirdiği bir gülümsemeyle mutluluk maskesi taşıması mümkündür. Dikkatli bir gözün algılayabileceği bazı küçük ipuçları iç ve dış dünyalar arasındaki bu farkın anlaşılmasına yardımcı olur. İnsanlar yalan söyledikleri zaman en başarılı şekilde kontrol ettikleri, yüz ifadeleridir; İnsan en çok mimiklerinin farkında olduğu için yalan söylerken en çok ve en iyi yüzünü kontrol eder. Çünkü insan yalan söyleyeceği zaman yüz mimiklerini kontrol etmek için bilinçli bir çaba harcamaktadır. Hiç şüphesiz çok dikkatli bir gözlemci veya uzman için yalan söyleyen biri mimikleriyle de çok sayıda ipucu vermektedir. Ancak genel olarak düşünüldüğünün aksine, bir kişinin yalanını yüzüne veya gözüne bakarak anlamak pek kolay değildir.

1.1.1.8.2.9.2. Yalan Çeşitleri
İnsanların birbirlerine söyledikleri yalanları dört grupta değerlendirmek mümkündür. Birinci grupta kişinin söylediği yalanın, karşısındaki tarafından bilindiği fakat karşı çıkılmadığı ortak-yalanlar vardır. Kendisine yapılan akşam yemeği önerisinden hoşnut kalmayan hanım, daveti yapan kişiye ''işim var' veya ''başkasına sözüm var'' der. Bunu söylerken karşısındakinin söylediği yalanı anladığını bilir. Ancak iki taraf için de durumun bu şekilde algılanması uygundur. Daveti yapan kişi, konuyu mazeret yönünde geliştirebilir ve şehir hayatında herkesin programının kaçınılmaz olarak çok yüklü olduğunu söyler. Bu şekildeki ortak-yalanlar insanların gündelik hayatlarında önemli bir yer tutar. İkinci grupta yer alan yalanlar, doğrusu ortaya konamayacağı için karşı çıkılmayan yalanlardır. Buna örnek eşi kendisini terk eden birinin bir kokteyl partide mutlu bir görüntü sergilemesidir. Bu kişi beraberliğini bitirmekten ötürü çok mutlu olduğunu ifade eder ve dinleyenler bunun doğru olmadığını bilirler. Ancak buna kimse karşı çıkamaz. Bu kişi gece boyunca izlenecek olursa, söyledikleriyle iç dünyası arasındaki çelişkiyi ortaya koyacak birçok açık verebilir. Ancak bu yalanın ortaya çıkması kimseye yarar sağlamayacağı için, kimse konunun üzerine gitmez. Üçüncü grupta profesyonel yalancıların söyledikleri. yalanlar bulunur. Burada ''profesyonel yalancı'' tanımı ''mesleği gereği yalan söylemek zorunda olan'' anlamında kullanılmaktadır. Diplomatlar, politikacılar, avukatlar, reklamcılar, halkla ilişkiler şirketlerinin temsilcileri, falcılar, sihirbazlar, eski eşya satıcıları (antikacılar) için yalan bir hayat biçimidir. Bu kimseler, karşılarındaki kişilere konuyla ilgili olarak sadece onların hoşlarına gidecek olanları söylemekte çok ustadırlar.Bu kimseler yalan söyleme becerilerini öylesine geliştirip parlatırlar ki, insanlar bu yalanları duymak için can atarlar, teşvik ederler ve bundan mutluluk duyarlar. Bu grupta yer alanlar yalan işaretlerinin çok azını gösterirler.Dördüncü grupta ise, işi yalan söylemek olmayan sıradan insanların söyledikleri ve kendilerine yarar sağlayan küçük veya büyük yalanlar gelir. Bunlar fark edildiği zaman ''yalan'' diye adlandırılan adi yalanlardır. Kitapta daha önce yer verdiğimiz önemli bir gerçeği burada bir kere daha hatırlatalım: ''İnsan ağzıyla yalan söyleyebilir ancak bedeniyle asla''. Bu sebeple söylediğinde dürüst olmayan birinin, davranışlarıyla sözlerinin doğru olmadığı konusunda bazı ipuçlarıyla kendisini ele vermesi kaçınılmazdır.

1.1.1.8.2.9.3. Yalan İşaretleri
Yalan söylerken insanların davranışlarında gözlenen farklılıklar çok sayıda araştırmaya konu olmuştur. Bu araştırmalardan çıkan sonuçlar şöyle özetlenebilir:
? Yalan söyleyen kişilerin elleriyle yaptıkları jestler azalmaktadır. Normal olarak el jestleri ifadeyi güçlendirmek amacıyla yapılır. Kişi büyük çoğunlukla konuşulan kelimelerin anlamını artırmak için yaptığı el hareketlerinin farkında değildir. İnsan konuşurken elini salladığını bilir ancak ellerinin gerçekte ne yaptığını bilmez. Ellerinin bir şeyler yaptığını bilmek, ancak ne yaptığını tam olarak bilmemek kişiyi şüpheye düşürür ve böylece ellerin hareketleri azalır. Belki de insan içinde yaşadığı çelişkiden ötürü ellerinin kendisini ele vereceğinden çekinir ve ellerini ya cebine sokar, ya üzerine oturur veya bir eliyle diğerini tutar. Bu kendi kendine temas zor zamanda anne elinin tutulması yerine geçerek, iç gerginliği de hafifletir.
? Yalan söyleyen kişinin elini yüzüne götürme ve yüz çevresine değdirme sayısı artmaktadır. Bir konuşma sırasında insan elini arada sırada yüzüne götürür. Ancak kişinin samimi olmadığı bir görüşme sırasında bu jestin sayısında çok büyük ölçüde artış görülmektedir. Elin yüze gitmesi sırasında yapılan hareketler çeneyi tutmak, dudaklara bastırmak, ağzı örtmek, burna değmek, yanağı ovuşturmak, gözün altını kaşımak, kulak memesini çekmek ve saçla oynamaktır. Bir yalan sırasında bütün bu jestlerin sayısında artış görülmekle beraber ağzı örtmek ve burna değmek jestlerinde adeta patlama olur.
İnsan yalan söylerken neden ağzını kapatır? Bunu tahmin etmek çok zor değildir. İnsan ağzından çıkacak kelimeleri tutmak ve yaptığını örtmek ihtiyacındadır. Elin ağzı örtmesi çeşitli biçimlerde olur. Parmaklar dudakların üzerinde trampet çalabilir, işaret parmağı üst dudak üzerinde durabilir veya el ağzın hemen yanında durabilir. Çocuklar yalan söylerken elleriyle ağızlarını kapatırlar. Hiç şüphesiz yetişkinler için elin ağza gitmesi, kişinin yalan söylediği konusunda tek belirleyici hareket değildir. Kişi söylediği konusunda tereddüt içindeyse, hata yapmaktan korkuyorsa, zaman kazanmak istiyorsa da eli ağız çevresinde olabilir. Bu sebeple elin burna gitmesi, ağzı örtmesine kıyasla daha gelişmiş, ince ve soyutlanmış bir harekettir. Ağızı örtmeye gelen el, hemen yukarda bulunan burna uzanır ve böylece daha sembolik ve stilize bir hareket yapılmış olur. Yalan söyleyen veya ağzından çıkanlar konusunda yeterince samimi olmayan bir insanın elinin burnuna gitmesinin en önemli sebebi fizyolojiktir. Çünkü yalan söylediği sırada bir iç gerginlik yaşayan insanın bedeninde birçok fizyolojik değişiklik olur. Kan basıncının yükselmesi, kalp vurum sayısının artması, ter bezi faaliyetlerinin artması gibi yalan söylerken kaydedilen fizyolojik değişikliklerin yanı sıra burunda bir kaşınma duygusu yaşanır. Coldoni'nin ünlü masalında yalan söyleyen Pinokyo'nun burnunun büyümesi sebepsiz değildir. Yazar son derece önemli bir gerçeği yakalamış ve abartarak çocuk literatürüne geçirmiştir.
3- Yalan söyleyen bir insamn konuşurken beden hareketlerinde bir artış olmaktadır. Yalan söylendiği zaman duyulan rahatsızlık ve huzursuzluk, özellikle otururken kişinin durumunda değişiklik yapmasına, oturduğu koltukta öne-arkaya veya sağa-sola hareket ederek, pozisyon değiştirmesine sebep olmaktadır. Bu pozisyon değişikliğinin ardında büyük bir ihtimalle ''Keşke başka bir yerde olsaydım'' duygusu yatmaktadır. Oturur durumda artan beden hareketleri televizyondaki açık oturum, panel veya sohbet türü programlarda sık sık görülmektedir. Özellikle ''Kırmızı Koltuk'' programında birçok konuk kendilerini güç durumda bırakan sorularda koltuğun sınırlarını zorlayan hareketler ve koltuk üzerinde mini gezintiler yapmaktadır.
4- Yalan söyleyen bir kişinin el jestleri azalırken, el sallama hareketi artmaktadır. Belki de böylece kişi elini silkme biçiminde hafif hafif sallayarak, sözleriyle ilgili sorumluluğun kendisine ait olmadığını anlatmak istemektedir.
5- Yalan söyleyen bir insanın yüz ifadesi büyük çoğunlukla normale çok yakındır. Bu alanda uzmanlaşmadan, bir kişinin mimiklerine bakarak yalan söylediğini anlamak çok güçtür. Yüz ifadesinde yalanı ele veren en önemli ipucu, kişinin gözlerini sık sık konuştuğu kişiden kaçırmasıdır.

1.1.1.8.2.9.4. İşaretlerin Geçerliliği
Bu araştırmalardan elde edilen bilgileri mutlak doğrular olarak değil, geçerIiliği tekrarlanmasına ve izlediği sıraya bağlı -her şeyden önemlisi- kişinin içinde bulunduğu bağlamın değerlendirilmesiyle anlam kazanan bir anahtar olarak kabul etmek gerekir. Yukarıda sıralanan özelliklerin varlığı kişinin yalan söylediğini değil, yalan söyleme ihtimalinin olduğunu gösterir. Bu araştırmaları sınamak için çalışmalar yapan başka araştırmacılar, yukarda sıralanan davranışların yalan veya samimiyetsizliği ortaya çıkartmak için kulIanılacak anahtarın kendisi değil, ancak bir parçası olduğunu söylemektedirler. Örneğin, bir konuşma sırasında birdenbire büyük bir suçlamayla karşılaşmamız durumunda, bocalamamız, birçok kere elimizi yüzümüze götürmemiz, oturduğumuz yerde huzursuzluğumuzu yansıtan hareketler yapmamız mümkündür. Bu durumda suçlamaları yerinde, savunmalarımızı da gerçek dıŞl olarak mı kabul etmek gerekir? Benzer şekilde iş için mülakata çağrılan bir kişi, kendisine sorulan sorularla bunaldığı zaman elini birçok defa yüzüne götürebilir ve oturduğu yerde huzursuzluk işaretleri gösterebilir. Bütün bunların, adayın vereceği bilgilerin nasıl değerlendirileceğini bilememesinden ve hata yapmak endişesinden kaynaklanmaSi da muhtemeldir.Sıralanan sebeplerden ötürü bu işaretleri yalan söylemenin aşikar delilleri olarak değil, beynimizin içindeki düşünceler ve gerçek duygularla, dış dünyaya yansıyan ifadelerin bir çelişkisi olarak kabul etmek daha yerinde olur. Bu çelişki gerçek bir yalan olabileceği gibi, samimiyetsizlik, tereddüt veya şüphe de olabilir.

1.1.1.8.2.2.10. AKSESUARLAR
Politikacı ve işadamlarının karşıya mesaj vermek için kullandıkları aksesuarlar da vardır. Hırkanızdaki timsah logosu 'bakın benim bunu alacak kadar param var' mesajını verirken, yıllar önce 'Polo oynayan beyefendi' diye yorumladığınız bir logo, sahtesi çok yapılıp, tüm tatil yörelerinde tezgahlarda üç tanesi 1O dolara satıldığı için ' Elinde çomakla beygiri döven herif' , durumuna düşüp eski havasını kaybedebilir. ' Ye kürküm ye' (fine feaşers make fine birds) gibi atasözleri tüm dünyada geçerli olduğu için Amerika'da zıpır yuppie'ler için 'rolex' saat ve benzeri pahalı kuşamları kiralayan dükkanlar var(Marka düşkünlüğünün salaklık düzeyine geldiği ülkemizde bu iş kolunun uyanık girişimcilerce değerlendirilebileceği kanısındayım.) Evet aksesuarlarla etrafa bir çok mesaj verebilirsiniz, örneğin gözü bozuk olmadığı halde numarasız gözlük takanlar, etrafına bilgili ve entelektüel bir hava verirler. Güneş gözlüğünün de verdiği mesajlar vardır; bıçkınlık, (ya da 'Ne zaman karşıma bir tele vole kamerası çıkacak? Ne zaman ünlü olacağım?' diye bekleyenlerin kendilerini saklıyormuş gibi görünüp aslında her gece ekranda olma isteği) gibi tavırları yansıtır. Bir de, kapalı havalarda bina içinde bile güneş gözlüğü takanlar vardır. Profesyoneller gözlüğü karşısındakini yönlendirmek için de kullanır. Bir açık oturumda dikkat edin, deneyimli ve gözlüklü bir politikacı karşısındaki konuşurken gözlüğünü takar, kendi konuşurken çıkarır. Bu hareket karşısındakini bir süre sonra Pavlov'un köpeği haline getirir. Gözlüğü çıkardığı anda sözün ona geçtiğini karşısındaki hisseder ve susar. Sigara, pipo, puro da ayrı mesajlar verir. Sigara daha günlük ve sıradandır , her gün rastlayabilirsiniz. Hızlı, çabuktur. A tipi diye sınıf1andırılan (aceleci, çabuk karar verebilen, hırslı, sorumluluk sahibi, çabuk sinirlenen) insanlar sigarayı tercih eder. Pipo içmek ise bir tür törendir, uzun zaman ister , pipo entelektüel, biraz karamsar, çoklukla düşünce ve edebiyat, ince bir müzik zevkidir. B tipleri (sakin, yavaş karar veren, hırssız, geniş, zor sinirlenen) pipoyu tercih eder. Puro içerek başka mesajlar verirsiniz, insanlara dersiniz ki: ''Benim kaçakçılıkla zengin olduğumu herkes biliyor , uma bakın koca bir kulübün başındayım ve kimse bana dokunamaz'', ya da ''Ben bakanım ama müteahhitlerle, onların özel uçaklarıyla yurtdışına gidip %5 komisyonla iş bağlıyorum'' veya ''Kocam inanılmaz yükseldi ve devletin bu kademesine geldi, şu anki makamımla, kendim arasındaki bir türlü hazmedemediğim bu farkı kapatmaya çalışıyorum, bakın puro içiyorum, bakanlara el öptürüyorum'' veya ''Floş kaçakçılığıyla zengin oldum, ama bakın l.sınıf tarım arazisine yaptırdığım, imar izni olmayan konutların açılışını devletin başındaki insanlara yaptırıyorum, garibanların evini yıkarsınız ama benim siteme dokunamazsınız'' ya da ''O adamı benim öldürttüğümü bütün bir şehir halkı biliyor ama; benim öyle bir politik ve medya gücüm var ki, cinayeti bütün bir medya başka bir adama yükledi, bakın kimse bana dokunamıyor'' dersiniz insanlara. Eminim siz başka eklemeler yapmışsınızdır.
Sigara, puro, pipo dumanını takip ederek karşınızdakinin ruh halini yakalayabilirsiniz. Bu olur mu? Olur. Bakın, doğumhane koridorunda volta atan baba adayını düşünün, dumanı aşağı üflüyordur ve mutlaka sert, keskin bir üfleyişi vardır. Bir işten başanyla çıkan bir yönetici ise arkasına yaslanıp dumanı yukan üfleyecektir. Üflemenin sürati ise duygunun yoğunluğunu gösterir. Aşağı yavaş üfleyen daha az gerginken, sert üfleyen daha sinirlidir. Bir seminerimde dinleyicilerden birisi ''Benim başıma şu geldi, bir keresinde karşımdaki hanım dumanı aşağı yukan değil de, yüzüme üfledi, peki bu ne anlama gelir?'' diye sordu. Ben de ''Bekar mısınız?'' diye sordum. 'Evet' cevabını alınca, ''Bunun anlamını bilmezsen tabii bekar kalırsın'' dedim ve '' Anladım hocam'' cevabını aldım. Bıyıklar, sakallar da mesaj verir. Bunun aynntısına girmemem gerektiğini düşünüyorum, çünkü hangi bıyığın veya sakalın değişik bir imaj çağnştırdığını zaten biliyorsunuz. Bir ömek vermek gerekirse, bir kurban almaya gidiyorsunuz, kurban satan adam ince telli yuvarlak gözlükleri olan, keçi sakalllı ve papyon takan birisi, şoka girersiniz. Giyiminiz ve aksesuannızla karşınızdakine kim olduğunuzu ve kurumunuzu anlatırsınız. İnsanlar sizi giysilerinizle karşılar, düşüncelerinizle uğurlarlar ama; düşüncelerinize giysileriniz ve aksesuarlarınız değer katar. Mevlana 'nın çok güzel bir sözü var;
''Ne insanlar gördüm üstlerinde elbi.ve yoktu,.
Ne elbiseler gördüm içinde insan yoktu ''
İş yaşamımızda etrafınızda dolaşan, bir sürü takım elbise, sizinle toplantıya giren kalemler, sizden randevu isteyen saat markaları, size iş veren purolar, ortaklık kurmak isteyen havalı markalı deri çantalar göreceksiniz. Belki de bir parfüm markasına aşık olacak ve bir güneş gözlüğüyle flört edeceksiniz. İçinde insan olmayan elbiseleri görebilmeniz için, Mevlana 'nın hayat tecrübesine sahip olmalısınız. Bu da imkansız. İşe eleman yerleştirme görüşmesi eğitimi verirken profesyonellere öğretmeye çalıştığım en önemli nokta 'ilk intiba'nın' etkilerini silebilmeleri. İlk otuz veya doksan saniyede oluşturduğunuz o intiba kolay-kolay değişmez. Karşınızdaki pala bıyıklı, dalyan gibi işadamının sağ kulağına takacağı nokta kadar bir küpe sizi görüşme boyunca duygudan duyguya götürecektir. Satıcılara ve konuşmacılara insanlann aklında kalmalan için üzerlerinde farklı bir aksesuar bulundurmalan tavsiye edilir , iş görüşmesinde bunu takın derler. O kadar adayın arasında bir farklılığınız, akılda kalıcılığınız olsun. Farklı renk bir kravat, bir rozet vs. gibi. O yüzden gazetelere kendi paralanyla tam sayfa ilan verip ''Türk gurusu Selami aranızda, hepinize yaşamın ve iş yaşamındaki başannın sırlannı öğreteceğim'' diyen uzmanlann (veya uzman çavuşlann) pembe üzerine san puanlı papyonlar taktığını görürsünüz. (Bu yüzden 'guru'nun yanında yaş da yanabiliyor') Cırtlak bir papyon aklınızda kalır. Yirmi dört resim karesinden farklı olanın bilinçaltına girdiği gibi. Demirel'in kalabalıklara salladığı şapka gibi, o sizi diğer liderlerden ayıran bir semboldür. Ecevit'in mavi gömleği ve kasketi gibi, kasket de ayırt edici bir semboldür. Tayyip Erdoğan karanfillerle özdeşleşmeye çalışırken , Erbakan ' ın parlak kravatlan, Mesut Yılmaz'ın beyaz yakalı gömlekleri, Tansu Çiller'in fulan gibi. Ayırt edici semboller sizi akılda bırakır , Türkeş Döyle bir şeye ihtiyaç duymadı, kalın kaşlan yeterince farklılık oluşturuyordu. Hitler'de ise farkı yaratan badem bıyıktı.

1.1.1.8.2.2.11. ETKİLİ BİR SES GELİŞTİRME
Ses çoğumuzun sandığından çok daha önemlidir. Nixon, bir konuşma metnini okumakla teypten dinleme arasındaki bayat farkı anlamıştı. Biz gazel bir sesin farkına varmayız, çünkü böyle bir ses amaçlanan işi dikkati çekmeden yaptırır. Ancak ses etkisiz olduğu zaman onu hemen fark ederiz. Bazı insanlar sesleriyle para kazanır. Mel Blanc, Wamer Broşers'm çizgi filmlerini seslendiren aktör. Bazı aktörlerin reklamlarda kullanılan çok etkili sesleri vardır. Paul Burke, William Conrad, James Garner ve David Janssen sık sık; TV reklamlarında duyulur veya bizzat görünür. Bu kadar dinlenmelerinin nedeni, duygularını en önemli göstergesi olan sesi çok iyi kullanmalarıdır.
Duygulardan başka, ses yalan söylediğimizi de gösterir. Mucit Allen Bell, insanların seslerini analiz ederek gerçek mi, yoksa yalan mı söylediğini saptayan bir aygıt yapmıştır. Poligrafın aksine, aygıtın insan vücuduna takılmasına gerek yoktur. TV yayınlarını, teypleri, telefon konuşmalarını da analiz edebilmektedir. Psikolojik gerilim ölçer (psychological stress evaluator PSE) diye adlandırılan bu alet, seste, insan kulağı tara. fından algılanmayan titremeleri ölçmektedir. Ses saniyede 8 ile 14 devir arasında bir hızla titreşir. Bir insan gerçeği söylediği zaman, sesi kontrol eden kaslar rahat. tır ve belirli bir düzen gösterir. Yalan söylediği zaman yaşadığı zorlanma, doğal olmayan bir gerilim yaratır ve düzen değişir. Bu işlem üzerinde kontrolümüz yoktur. Bell, PSE' yi önce TV'deki Doğrucu Hangisi programında (üç yarışmacı aynı kişi olduklarını iddia ederler. Amaç hangisinin yalan söylemediğini anlamaktır) denedi. Bu deneyler sonucunda PSE'nin yüzde 95 oranında doğruyu bulduğunu öne sürdü. Bir başka denemede üç PSE operatörü, John Dean v.e John Mitchell'in TV'deki Watergate haberlerindeki beyanatımı tahlil etti. Mitchell, bir kaç noktada gerilim gösterdi. Örneğin, Richard Nixon'un dinleme veya örtbas etme olaylarına karıştığımı sanmadığımı söyledi. Dean ise hiç bir. gerilim göstermedi. Hepinizin bildiği gibi tarih Dean'in doğru, Mitchell 'in yanlış olduğunu gösterdi. Dale Carnegie, Söz Söyleme ve Kendine Güvenme kitabında şöyle der: ''Biz bu dünyada dört şeyle değerlendirilir ve sınıflandırılırız: Ne yaptığımız, nasıl göründüğümüz, neyi nasıl söylediğimiz.'' ''Nasıl söyleyeceğinizi' çalışarak geliştirebilirsiniz. Gırtlak kasları çalışarak güçlendirilebilir ve ayarlanabilir.
1.1.1.8.2.11.1. Ses Kontrolü
Sesimizi kontrol etmeyi çok küçük yaşta öğreniriz. Yeni doğmuş bebekler binlerce değişik ses çıkartabilir. Fakat altı aylıktan itibaren bu sesler genellikle ana dillerinin sesleriyle sınırlanır. İngilizce'de tahminen her biri üç saniye süren 50 ses vardır. Bu sesler soluk, fonasyon, rezonans ve telaffuzun birleşmesiyle oluşur.
Normal soluk, üç ila beş saniyede bir nefes alıp verilmesidir. Konuşmaya niyetlendiğimiz zaman daha çabuk soluk alır, sonra kontrollü bir şekilde soluk veririz. Nefesli sazlardan birini çalanlar , iyi bir nefes kontrolünde diyaframın önemini bilir. Diyafram, göğüs boşluğu ile mide arasında bulunan bir kastır. Genişlediğinde göğüs boşluğunda havaya daha fazla yer açılır. Daraldığında havayı dışarı çıkmaya zorlar. Ses çıkarma (fonasyon) için hava, nefes borusu ve gırtlaktan geçirilir. Adem elmasının olduğu yerde bulunan bir çift ses teli. sesi oluşturur. Bu ses telleri dışarı atılan hava ile titreşir. İnanılmaz karışıklıktaki bir takım kaslar , ses tellerinin uzunluğunu, kütlesini, esnekliğini ve sertliğini değiştirerek sesteki tını ve yükseklik farklılıklarını yaratır. Titreşen hava, rezonans yaratmak için burun kanalından, boğaza ve ağız boşluğuna geçer. Bu bir stereo sistemdeki hoparlör kutusunun görevini yapar. Burun kanalları ve ağız boşlukları değişik büyüklükte ve biçimdedir. Bu boşlukların ve geçitlerin büyüklük ve biçimleri sesi değiştirmek için ayarlanabilir. Konuşma sürecindeki son adım telaffuzdur. Siz her ses için dilimizi, dişlerimizi, dudaklarımızı uygun şekilde biçimlendirerek telaffuz ederiz. Eğer sözcükleri yanlış telaffuz ediyorsak bu durum sadece siiiü1zemenin yanlış kullanılmasından ileri gelir. Şarkı söylemenin yararlarından biri insanlara sesleri daha özenle telaffuz etmeyi öğretmesidir. Böylece dinleyici şarkıların sözlerini anlayabilir. Bu disiplin günlük konuşmalarda da sürdürülebilir. Dale Carnegie, Amerika'da fena halde parasız kalan bir ir.u;.i.:in hikayesini anlatır. Adam tek giyeceği olan eski elbisesini ve yırtık ayakkabıları giyerek bir iş görüşmesine gider. Görüşmeci, adamın dili kullanmadaki ustalığına hayran kalır. Sefil görünüşüne rağmen konuşması onu özel bir kişi haline getirmiştir. Görüşmeci her ne kadar onu işe almazsa da, onun için bir arkadaşından randevu alır. Sesinizi uygun bir şekilde kontrol ederek insanları böylesine etkileyebilirsiniz. Önceleri eşim, her ağzımı açışımda ismimi söylemekten başka bir şey yapmıyor gibi göründü. işyerimde bu ''hizmet''ten yoksun kaldığım halde, üç hafta içinde ''şeylerden kurtulmayı başardım. Daha sonra ortağımdan aynı çareyi ona uygulamama izin vermesini istedim. Onun alışkanlığı benden daha köklü olmasına rağmen o da kendisini bir kaç haftada '.tedavi etti. iş arkadaşlarınızı ve müşterilerinizi. geri iletim sisteminize katmaktan korkmayın. Şirketlerden çoğu kişinin şeycilerin üzerine gittiğini gördüm. Kullanılan her ''şey'' sözcüğü için bir kutuya para atma cezasına başvuruluşuna dahi rastladım. Bazı grupların bu paralarla ''şey'' partisi düzenledikleri de oldu.Konuşmanızdaki anlamsız sözcükleri azalttıktan sonra da, zaman zaman bunlara tekrar başvurup vurmadığımıza dikkat edin. Eski bir sigara tiryakisinin kahveyle beraber sigara araması gibi, siz de cümle içindeki boşlukları herhangi bir sesle doldurmak isteyeceksiniz. Geri iletim ortağımızın herhangi bir düzensizlikte sizi uyarmasını söyleyin.

1.1.1.8.2.11.2. Sesin Nitelikleri
Sesin ilk niteliği tonudur. Her ses belli bir tonda çıkar. Ses tonlarımız değişik tip cümlelere göre değişir. Düz cümlelerin başı düşük, soru cümlelerinin sonu düşük ses tonuyla biter. Sesimizin tonları dar veya geniş iniş-çıkışlı olabilir. Örneğin, Clint Eastwood'un sesi monoton bir çizgi izlerken radyodaki Great Gildersleeve oldukça değişik tonları komiklik için kullanılır. Gergin ses boğaz daraltılarak çıkartılır ve dinlenmesi zor bir sestir. Bir keresinde daha yüksek sesle konuşabilmek için özellikle gergin ses tonu kullanan bir papaz dinledim. Vaazın onuncu dakikasında boğazına bir gıcık yerleşiverdi. Gıcıklı sesiyle sürdürmeye ça!ıştığı vaaz nedeniyle kendisini dinleyen tüm cemaate yavaş yavaş bir öksürük manisi yayılmaya baş!adı. Vaazm sonuna doğru dinleyiciler adeta. bilinçsiz öksürme ve gırtlak temizleme korosu oluşturmuştu. Papazsa, tam aksine, onlar öksürdükçe daha yüksek sesle konuşmaya çalışıyordu. Ses yüksekliği, sesin ikinci niteliğidir. Sözcüklere anlam kazandırmak için ses yüksekliğini değiştirerek anlamı kontrol etmek açısından çok yararlıdır. Yüksek ses çıkarmanın doğru yolu, o papaz gibi zorlanmak değil, daha etkin olmaya çalışmaktır. Bu da diyaframı doğru kullanmakla olur. Yüksek ses çıkarmak için ses tellerinizden fazla miktarda hava geçirmek zorunda değilsiniz. Bu, özel sırlarını balona doldurmaya çalışan biri gibi, sizi nefes nefese bırakır. Havayı ciğerle. rinizden dışarı diyaframınızla itmelisiniz. Okulda trompetle bir parça çalarken müzik öğretmenim beni aniden dürterdi. Diyaframımı doğru kullanıyorsam hafifçe yutkunurdum; eğer yanlış nefes alıyorsam garip bir ses çıkardı. İyi bir nefes kontrolu yapıp yapmadığınızı anlamak için şu deneyi uygulayabilirsiniz: Yüksek sesle konuşur. ken ağzınızı elinizle hafifçe kapatın. Eğer sesiniz tamamen kesiliyorsa soluğunuzun yetmediği anlaşılır. Sesiniz kısmen kesiliyorsa, diyaframınızı kullanış şekliniz doğrudur, bir başka deneyse, ağzınızdan birkaç santim uzaktaki bir kibriti söndürmeden yüksek sesle konuşmaktır. Sesin yüksekliği gırtlakla sağlanubilir. Bu yöntemi geliştirirseniz, daha yüksek tonda, uzun süreli bir konuşma yapmak için hazırlıklı sayılırsınız. Üçüncü ses niteliği rezonanstır, bu olmadan ses genizden gelir. Rezonans kanallarınız üşütme veya iltihaplanmayla tıkanabilir.En son ses niteliği ise tempodur. Hızlı veya yavaş, akıcı veya aksak konuşabilirsiniz. İş hayatımızda hepimizin makinalı tüfek gibi konuştuğu zamanlar mutlaka olmuştur. En beğendiğim ömeklerden biri, 1961'de çevrilen Bir, İki, Üç filminde oynayan James Cagnuy'dir. Duraklamalı konuşma, konuşmaya tiyatrovari bir hava katar veya California bilmecesindeki 'duraklama'' gibi belli sözcükleri vurgular. İster düşünmek için ister etki yaratmak için yapılsın, durak!amalar abartılırsa konuşmanıza o!an ilgiyi dağıtabilir. Şirket içi eğitim seminerlerinde bir yöneticinin yapacağı önemli bir konuş. mayı (örneğin basın bülteni gibi) yeniden daktiloya çeker ve en etkili ses kalıplarına böleriz. Eski başkanlardan Carter , dinleyicilerinin dikkatini dağıtacak şekilde cümlelerini olur olmaz yerlerde sık sık bölerdi. Tipik birkaç cümlesi şöyleydi: ''Amerikan halkının benim... yaptığım gibi bazı.,. lükslerden... vazgeçmesi gereklidir. Örneğin, ben... Biny'i istediğim... kadar göremiyorum.'' Başkan Carter'ın bir de, sesini cümle sonlarında azaltma atışkanlığı vardı. 'Bu onun inandırıcılık ve doğruculuk izlenimini bozuyordu. Ses seminerlerinde her öğrencinin anlattığı kısa kişisel öykü teybe kaydedilir. Daha sonra bunlar tek tek grupla beraber tahlil edi1ir. Bazı ses nitelikleri birden fazla yoruma açıktır. Örneğin, erkeğin yumuşak sesi başka etkenlere de bağlı olarak zayıf ve efemine veya çok güçlü olarak değerlendirilebilir. Marlon Brando, Baba filminde sakin ve kısık bir ses kullanmıştı. Sadece güçlü ve saygın insanlar yu. muşak ve yavaş tempolu bir ses kullanmayı göze alabilir. Bunlar , ağızlarından çıkacak her sözcük için karşılarındakileri bekletebilir.

1.1.1.8.2.11.3. Sesinizi Nasıl Geliştirirsiniz?
Bir konuşmacı olarak ses niteliklerinizin yarattığınız etkiye nasıl katkıda bulunduğunu anlarsanız kendinizi bu konuda geliştirmeye baş!ayabilirsiniz. ilk adım, sesinizi banda almaktır. Ucuz bir teyp bu iş için yeterlidir. Pek çok şirket bunları eğitim amacı ile kullanır. Teybinizi açın ve onun varlığını hiç dikkate almadan olağan konuşmanızla sesinizi kaydedin. Çoğumuz, sesimizi kaydetmekte olan bir teybin karşısında donup kalırız. Uzun süren kasetlerden alın ve telefonda konuşurken veya yemek yerken, yani teybin çalıştığını unutabileceğiniz zamanlarda kayıt yapın. Bir tanıtmada veya bir toplantıda konuşma yaparken arkadaşlarınızdan birine sesinizi kaydettirin. Önemli olan sesinizin doğal olarak kayda alınmasıdır. Çoğumuzun sorunu ifade açıklandığından yoksun olmaktır. Sabit bir ses tonu ile aynı tempoda konuşuruz. Her gün radyo ve TV'de dinlediğimiz profesyonel seslerden öğrenilecek çok şey vardır. Komedyen George Carlin, bütün spikerlerin sanki aynı yayın okulundan çıkmış gibi olduklarını söyleyerek şaka yapar.Konuşmalarının bu kadar birbirine benzemesinin nedeni etkili konuşma teknikleri konusunda ustalaşmış olmalarıdır. Anlam taşıyan sesleri çalışmayı en sevdiğim yer otomobilimdir. Bazı reklamları o kadar çok dinlemişimdir ki ezbere bilirim ve sunucu ile aynını da söylerim. Eve gelince, haberleri ve hava raporunu çocuklarıma profesyonel sunucu gibi veririm. Sesinize, vücudunuzun herhangi bir kası gibi davranın.

1.2. PROBLEM CÜMLESİ
A.İ.B.Ü Akçakoca Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu öğrencilerinin iletişim süreci içinde beden dilinin etkinliğine ilişkin öğrenci görüşleri nelerdir?
1.3. ALT PROBLEMLER
? A.İ.B.Ü Akçakoca Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu öğrencilerinin beden dilini kullanma durumlarına ilişkin öğrenci görüşleri nelerdir?
? A.İ.B.Ü Akçakoca Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu öğrencilerin etkin iletişim sürecinde beden bölgelerini kullanma durumlarına ilişkin öğrenci görüşleri nelerdir?
? A.İ.B.Ü Akçakoca Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu öğrencilerin etkin iletişim sürecinde avuç hareketlerini kullanma durumlarına ilişkin öğrenci görüşleri nelerdir?
? A.İ.B.Ü Akçakoca Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu öğrencilerin etkin iletişim sürecinde avuç hareketlerini kullanma durumlarına ilişkin öğrenci görüşleri nelerdir?
? A.İ.B.Ü Akçakoca Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu öğrencilerin etkin iletişim sürecinde el ve kol hareketlerini kullanma durumlarına ilişkin öğrenci görüşleri nelerdir?
? A.İ.B.Ü Akçakoca Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu öğrencilerin etkin iletişim sürecinde gözlerini kullanma durumlarına ilişkin öğrenci görüşleri nelerdir?
? A.İ.B.Ü Akçakoca Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu öğrencilerin etkin iletişim sürecinde bacaklarını kullanma durumlarına ilişkin öğrenci görüşleri nelerdir?
? A.İ.B.Ü Akçakoca Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu öğrencilerin etkin iletişim sürecinde el ve kol hareketlerini kullanma durumlarına ilişkin öğrenci görüşleri nelerdir?
? A.İ.B.Ü Akçakoca Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu öğrencilerin etkin iletişim sürecinde seslerini kullanma durumlarına ilişkin öğrenci görüşleri nelerdir?

1.4. ÖNEM
Günümüzde insan davranışları içerisinde önemli bir yere sahip olan sözsüz iletişim içinde yer alan beden dili ile ilgili eğitimler verilmeye başlanmış ve şirketlerde, yönetimde, pazarlama da vb. her alanda önemli olduğu ortaya konulmuştur. İnsanlar gün içinde iş yerinde, evinde, okulda iletişim kurduğumuz hemen her yerde bedenimizle bilinçli ya da bilinç dışı olarak bir çok mesaj vermekteyiz. Ama ne kadar farkında olduğumuz tartışılır. Bu araştırma turizm eğitimi alan öğrencilerin iletişim süreci içerisinde beden dilinin etkinliğini ve kullanımını ortaya konması açısından büyük bir önem kazanmaktadır.

1.5. SINIRLILIKLAR
Bu araştırmada araştırma alanı A.İ.B.Ü Akçakoca Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu ile sınırlandırılmıştır.

1.6. TANIMLAR
İLETİŞİM (KOMÜNİKASYON): Katılanların sözlü yada sözsüz mesajlarla, beden diliyle birbirlerine bilgi ilettikleri ve bu iletileri anlamaya , yorumlamaya çalıştıkları bir süreçtir. İlişkide bulunan kişiler her zaman, ilişkide hangi mesajların ve ne tür davranışların olacağını anlamaya çalışırlar( http://hastarehberi.com/psikiyatri/psikiyatri2/iliskiler.htm#1)



II. BÖLÜM
Bu bölümde araştırma ile ilgili daha önceden yapılan araştırmalara yer verilmiştir.
SEÇİLEN ARAŞTIRMALAR
? 1872'de beden anlatımları ile ilgili ilk olarak Charles DARWİN'in ?İnsan Ve Hayvanlarda Duyguların İfadesi? adlı kitabında yayınlamıştır.
? 18.yy.'da Erzurumlu İbrahim Hakkı Bey ?Marifetname? adlı eserinde genel olarak insan bedeninin oluşma biçimi, beden biçimleri, oranları ve bedenin davranışıyla ilişkileri konusu bulunmaktadır.
? 1940'larda FULCHER, GOODENOUGH ve ŞOMPSON adlı araştırmacılar doğuştan görme özürlü olan ve gören bebekleri incelemişlerdir.
? 1945'te WOLFF beden hareketleri ile insanın iç dünyasının ilişkileri üzerine araştırmalar yapmış ve bu araştırmaların sonucu ?Jestlerin Psikolojisi adlı eserinde yayınlamıştır.
? Profesör BİRDWHİSTELL antropolojik alan araştırmaları üzerinde çalışmış kültürler arasındaki beden dilinin de sözel dil gibi farklı olduğunu ortaya çıkarmıştır.
? Paul EKMAN Amerika, Brezilya, Japonya, Yeni Gine ve Borneo da yaptığı yüzdeki duyguları değerlendirme tekniği ile değerlendirdiği verileri ?İnsan Yüzündeki duygu? adlı eserinde yayınlamıştır.
? 1938-1960 Mümtaz TURAN beden diline ilişkin araştırmalar yapmıştır.
? 1968'de Psikolog Doğan CÜCELOğLU yüz ifadelerindeki duygusal anlatımları Türk toplumunun bir kesiminde araştırmalar yapmış ve bu araştırmaları ? Üç Faklı Kültürde Yüz İfadeleri İle Bildirişim? adlı kitabında yayınlamıştır.
? 1970'lerde IZARD tarafından kas faaliyetlerini kağıda kaydeden elektro miyografi cihazı kullanılarak herhangi özel bir durumun hayal edilmesi ile oluşturulan duygunun yüz kaslarına yansıyan elektrik aktivitesini ölçmüştür.
? 1980'li yıllarda Türkiye'de yaşayan olan Psikolog Ayhan LECOMPTE duygusal yüz ifadeleri ve klinik psikoloji konusunda bir çalışma yaparak yüz ifadeleri açısında klinik tanı üzerine çalışmıştır(Baltaş, 1992: 45-48)
? William JAMES, beden postürü yoluyla ifadeyi konu alan ve 347 farklı postürü incelediği 1932 tarihli çalışması sonucunda yüz ifadesi, jest ve postürlerin, çözümlemeye yönelik olarak ayrı ayrı incelenebilirseler de ,ifadenin bütünü açısından birbirleriyle bağlantılı olduklarını vurgulamıştır.
? Yüz ifadesiyle ilgili olarak 19. yüzyılda Charles BELL'le, özellikle de ifadenin anatomi ve fizyolojisiyle ilgili olarak yayımladığı kitabıyla başladığı kabul edilir.


III.BÖLÜM
Bu bölümde araştırmaya ilişkin yöntem, evren, örneklem, araştırmanın modeli, bilgi çözümleme yöntemi yer almaktadır.

YÖNTEM
Yapılacak araştırmada, araştırma yöntemi olarak Betimsel Yöntem kullanılacaktır. Araştırma yöntemi içerisinde anket ile elde edilen veriler yorumlar üzerinde yürütülecek , bunun yanı sıra konu ile ilgili literatür taramasından elde edilecek bilgilerde yorum ve bulgulara katılacaktır
EVREN
Bu araştırmanın evreni olarak ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ Akçakoca Turizm İşletmeciliği Ve Otelcilik Yüksek Okulu alınmıştır.

ÖRNEKLEM
Araştırmanın örneklemini ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ Akçakoca Turizm İşletmeciliği Ve Otelcilik Yüksek Okulu 1. Sınıf, 2. Sınıf, 3. Sınıf ve 4. Sınıf öğrencilerinden şans yöntemiyle seçilen kişiler oluşturmaktadır.
ARAŞTIRMA MODELİ
Araştırmada, araştırma yöntemi olarak Betimsel Yöntem kullanılacaktır. Araştırma yöntemi içerisinde anket ile elde edilen veriler yorumlar üzerinde yürütülecek , bunun yanı sıra konu ile ilgili literatür taramasından elde edilecek bilgilerde yorum ve bulgulara katılacaktır.
BİLGİ ÇÖZÜMLEME YÖNTEMİ
Araştırmada bilgi toplama aracı olarak kullanılan anketlere verilen cevaplar kodlanarak EXCEL tablolama programına kaydedilmiş ve tanımlanmıştır. Analize hazır hale getirilen veriler araştırmanın amacına uygun olarak Frekans ve Yüzde Dağılımı İstatistiksel Yöntemi ile değerlendirilmiştir.



IV. BÖLÜM
Bu bölümde araştırmaya ilişkin verilerin çözümlenmesi aşamasından sonra ele edilen işlenmiş verilerden çıkan sonuçlar ve önerilere yer verilmiştir.
SONUÇ
Beden dili iletişim süreci içerisinde ilettiğimiz mesajların büyük bir çoğunluğunu insanlara göndermede ve sağlıklı bir iletişim kurmada önemli bir unsurdur. Bilimsel araştırmalar da bunu ortaya koymuş ve insanlar gerek iş hayatlarında olsun gerekse güncel yaşamlarında olsun iletişim kurarken bedenlerini, jest ve mimiklerini kullanımları konusunda kendilerini bilinçlendirme çabası içine girmişlerdir. Beden dilimizi kullanmamızda lokomotif görevi görev ve bedenimizin hareketleriyle yansıyan duygular temeli oluşturmaktadır. Bende yaptığım bu araştırmada üniversite eğitimi alan öğrencilerin iletişim süreçleri içerisinde beden dilini kullanımlarını, ne kadar bedenleri ile ilettikleri mesajların farkında olduklarını ve ne derecede kullandıklarını ortaya koymak amacıyla bilimsel bir çalışma içerisine girdim. Araştırma sonucundan elde ettiğim veriler doğrultusunda elde ettiğim sonuçları genel hatlarıyla sizinle paylaşmak istiyorum.
Bakışlar: Bakışlar daha çok kişilerle aramızda olan mesafeyle belirlenir, örneğin çok yakın duruyorsak birbirimize bakmamaya çalışırız. Aynı zamanda bakışlar, konuşmanın konusuyla da çeşitlilik kazanır. İletişimde olduğumuz kişiler ile aramızdaki ilişki düzeyi ve tabi ki kişilik özellikleri de bakışlarda etkilidir. Örneğin içe kapanık kişiler daha az göz teması kurar. Örneklem alınan öğrencilerimiz yeterince göz ilişkisinde bulunmanın etkinliği ve öneminin farkında değildirler ve bakışlarını farklı şekillerde( mahrem bakış) kullanan insanlardan literatürde de belirtildiği gibi hoşnut olmadıkları gibi ankete cevap veren kişiler ilgilendikleri kişilere bu ilgilerini belirtme aracı olarak bakışlarını kullandıkları sonucunu ortaya çıkarılmıştır.
Yüz ifadeleri: Yüz ifadesi kişiye özgüdür ve iletişim tarzımızı belirler. Kaşları kaldırmak, yüzün kızarması, ağzın aşağıya doğru eğilmesi ve bunlar gibi bir çok hareket, iletişimde olduğumuz kişi veya kişilerde belli bir etki ve izlenim uyandırır. Gülümseme belki de en dikkate değer yüz ifadesidir ancak kolaylıkla taklit edilebilir. Öğrencilerimizin yüz ifadelerinin bilincinde oldukları araştırma sonucunda ortaya konulmuştur.
El, kol, baş hareketleri ve jestler: Konuşma ve kendimizi ifade etme sırasında çok sayıda el, kol ve baş hareketleri kullanırız. Zamanın geçmesini beklerken, acelemiz olduğunda, bir konuşma sırasında söylenene katılıp katılmadığımızda ve bunlar gibi daha bir çok durumda jestlerimizi kullanırız. Yine yüz hareketlerinin bilincinde olduklarını örneklem alınan kişilerin büyük bir çoğunluğunca ortaya konulmuştur. Yapılan jest ve mimiklerin kültürel farklılık göstermesi konusunda kararsız kalmışlardır. Evrensel olarak beden dilinin farklı kültürlerden insanlar için aynı anlam taşıyan duygu yansımalarından çok her kültürün kendine göre bir beden dilini kullanım şekilleri ve farklı anlamları olduğu bilimsel araştırmalarla ortaya konmuştur.
Bu gruba giren hemen her hareketimiz bir anlam taşır. Örneğin yumruğu sıkmak güç göstergesi iken, kendine dokunma (ağız veya buruna dokunma, kaşıma gibi), eğer aşırıysa, endişenin bir belirtisi olabilir. Eğer genel olarak jestler, el ve kol hareketleri fazlaysa, bu durum o kişinin kısıtlı kelime bilgisini ya da Akdeniz ülkelerinden olduğunu gösterir.
Bedenin duruşu: Karşımızdaki kişiye göre durmayı veya oturmayı seçiğimiz açı oldukça önemlidir. İş dünyasında da vücudun duruş şekli, birini merkeze alma, gruba dahil etme veya dışlama gibi birçok anlam taşıyabilmektedir. Bedenin duruşu konusunda örneklem alınan kesimin büyük bir çoğunluğu rekabetçi bir oturuş tarzı olarak nitelenen şekilde iletişim kurmaktalar fakat bu konuda gerekli bilgi sahibi olmadıkları için bunun farkında olmadıkları ve kararsız kaldıkları ortaya çıkmıştır.
Giyim: Giyim tarzımız, zevkimizin, mal varlığımızın, değerlerimizin veya sosyal grubumuzun bir aynasıdır. İş danışmanlarının çoğu, daha etkili bir izlenim için insanların iyi giyinmelerine yardım etmeye çalışır. Rozetler, kol düğmeleri, marka etiketleri ve kullanılan her türlü aksesuar ve materyaller kim olduğumuzun veya kim olmak istediğimizin birer yansımasıdır. Günümüzde insanlar kendilerini nasıl sunmak isterlerse ilgileri doğrultusunda ve istekleri dahilinde kendilerine has bir giyim tarzını benimsemişlerdir. Kişilerin giyim tarzına, ilişkilerinde dış görünüşe önem verdikleri yapılan ortaya çıkarılmıştır.
Koku: İnsanlar doğal kokularını gizlemek için sabun, şampuan, deodorant, parfüm ve ağız spreyleri kullanır. Ancak vücudun asıl kokusu, insanların beslenme düzeni, sağlığı ve o anda endişeli olup olmaması gibi konularda ipuçları verir.
(http://www.vizyoner.com/Kaynak/default.asp?ID=8)
Örneklem alınan öğrencilerimizde aşağıda belirtilen hareketleri yoğun bir şekilde iletişim süreci içerisinde kullandıkları ve bazı hareketlerin anlamının kişiden kişiye değişiklik göstermektedir. Kişiler kendi mesafelerini tokalaşmalarına verdikleri değerle iletişim kuracağı kişiye karşı mesafesini belirlemekte, oturma biçimi konusunda karasız kalmakta ama geneli rekabetçi bir iletişim ortamını tercih etmekte ve bunun bilincinde bulunmamaktadır.ayaklarını kenetlemesinin olumsuz düşünceler içerisinde ya da bir şeyler gizlediği konusunda da katılımcılar çekimser cevaplar vermişler bu da kişilerin bu hareketi kullanım amaçlarının literatürde belirtildiği gibi kullanılmasının gerçekliğini ortaya koymaktadır.
Kendilerini güvende hissetmediklerinde kollarını kavuşturarak kendilerine dokunarak rahatlatıcı bir hareket olması amacıyla kullandıkları, insanlarla rahatsız etmeyecek bir mesafede ilişki kurulması gerektiği konusunda ankete uygulanan kişilerin iletişim kurarken bölgelere dikkat ettikleri, iş görüşmelerinde beden dilinin önemli olduğunu düşündükleri, etkili olmak için ses tonuna, vurgulamaya dikkat ettikleri, ankete katılan kişilerin kendilerini sözden çok yazarak ifade ettikleri, dinlediğini başıyla ya da sözle onaylayarak ifade ettikleri, insanlar dinlerken başka bir şey düşünmeden dikkatle dinledikleri bu araştırma sonucunda ortaya çıkarılmıştır.
Özetleyecek olursak hareketlerin anlamları, iletişim süreci içerisinde beden dillerini kullanımları ve etkinliğinin farkında olmadıkları, iletişim süreci içerisinde bazı hareketleri kullandıkları gibi bazı hareketleri de kullanmadıkları, beden dili konusunda yeterince bilincin oluşturulamadığı ve yönetici adayları yetiştiren, turizm içerisinde önemli bir yere sahip olan eğitim alan öğrencilerimizin beden dillerini etken bir iletişim için kullanmadıkları/kullanamadıkları bu araştırmanın sonucunda ortaya konmuştur.

Öğretimsel Ortamlardaki Beden Dili Örnekleri
Anlam Örnek Davranışlar
1.Dinlemeye Açıklık Başı ve vücudu öne eğmek, ellerini bir araya getirmek, çenesini avucunun içine almak
2.Dostça Duygular Sık sık gülümseme, ceket ya da gömleğinin düğmesini açmak, göz iletişimi kurmak
3.Onaylama Saçını okşama, omzuna dokunma
4.Derin Düşünme Burnunun üst kısmını kaşıma
5.Konuşmayı Kesmek Kulağına dokunma, işaret parmağını dudağına götürme, elini konuşanın koluna koyma
6.Düş Kırıklığı Ellerini birbirine vurma, yumruğunu masaya vurma
7.Reddetme Parmağıyla burnuna dokunma. Ceket ya da gömleğini ilikleme
8.Savunmacı Duygular Kollarını ve bacaklarını göğüs hizasında çapraz olarak tutma
9.Üstünlük Parmağıyla işaret ederek konuşma
10.Oyalama Gözlük temizleme, kalemi dudaklarına değdirme
11.Uzak Durmak İsteme Elini kaşına koyma, başını alçaltma, ayaklarını masaya koyma
12.Etkileşimi Kesme Konuştukları insana bakmama, başını kaldırma,kişisel eşyalarını alarak ayağa kalkma
Kaynak: Davies (1981), s.157

(http://mlokurs.virtualave.net/dosya_mlo/iletisim/2b.htm)


ÖNERİLER

Çok önemli olmasına rağmen iletişimi konuşmanın belirlediğini düşünürüz.Oysa ikili bir iletişimde beden dilinin etkisi %55,vurgu,tonlama,ses tonunun etkisi %35,söylediklerimizin içeriğinin etkisi sadece %10dur.Örneğin ; 'efendim' kelimesinin söylenişini düşünün.
Aynı kelimeyi farklı tonlamalarda değişik anlamlarda kullanabiliriz.;

soru anlamına gelebilir.
kızgınlığı belirtebilir
konuya gelelim demek olabilir.
Beden dilini iyi kullanmamız veya iyi taklit etmemiz, iş başarımızı mutlaka etkiler Duygularınız beden dilini etkilediği gibi, beden dilinizde duygularınızı etkiler.Hiç uykunuz yokken uzanırsanız uykunuz gelir.Gülümseyip omuzlarınızı dik tuttuğunuzda kendinizi daha iyi hissettiğinizi göreceksiniz. Üzüntü, korku, mutluluk, tiksinme gibi duyguları gösteren beden dili tüm dünyada aynı iken, öğrenilmeyle elde edilen beden dili ülkesine göre farklılık gösterir.Beden dili yaşamın çok içindedir. Eğer bölgeleri öğrenir, hangi hareketin nasıl bir anlam ifade ettiğini çözersiniz , karşınızdaki ile ilgili bir çok ip ucu yakalayacağınız gibi,kendi vücut dilinizi iyi kullanırsanız, insiyatifi elinize geçirmede, liderliğinizi pekiştirmede,etkinizi artırmada önemli bir katkısı olacaktır. Siz karşınızdaki kişiye yakınlaştıkça, işaretlerin sayısı da, aranızda gelip giden enformasyonun(bilginin) miktarı da yükselir. Yavaş yavaş yeni bir yelpazeye yayılmış veriler elde edersiniz Bunların çoğu da ilk birkaç saniye için de verilip alınmış şeylerdir.
İnsanlar kalıcı izlenimlerinin %90'ını ilk 30 saniye içinde edinmektedir.
Karşınızdaki kişi ile uyum sağlamak, karşınızdaki kişiyle karşılıklı güven ve uyum sağlamak,özellikle ilişkinin başlangıç aşamasında çok önemlidir.Karşıdaki kişinin bizimle iş yapması için özellikle bize inanması gerekir. Bize inanç duymaları,aramızda bir güven bağının var olduğuna ikna olmaları şarttır.Bu güveni şu yolla sağlayabiliriz.;
1. İletişim
2.Açıklık

Bir mesaj şunlardan oluşur;
Ne söylendiği SÖZ (kelimeler ve cümleler)
Bunun nasıl söylendiği MÜZİK(ses tonu ,vurgusu vs.)
Sözsüz işaretler DANS ,MİMİKLER (beden hareketleri,yada dili)
Uyum sağlamak için müşterinin ,yada karşımızdaki kişinin söz,müzik,dans'ını aynalamak (davranışlara karşı davranış geliştirmek ) ve ona uymak gerekir. (http://www.gaziantep.net/sanat/yansimalar/bedendili.htm)
Beden dilinin ardındaki gizli gerçek
Beden dili durduk yerde ortaya çıkmadı. Binlerce yıl önce mağara insanları istedikleri kadını saçından sürükleyerek dağın öte yanındaki karanlık inlerine götürürlerdi. Hareket edebildiğiniz sürece, siz farkında olmasanız da, bedeniniz çevrenizdeki insanlara mesaj yollamaya sürdürür. Beden diliyle ilgili en sık sorulan sorular ve yanıtları:
Beden diliyle anlaşmayı başarırsak bir daha hiç konuşmak zorunda kalmayacak mıyız?
İyi bir pandomimci olmadığınız sürece hayır. Beden dili, sözcüklerle birlikte kullanılmalı, sözcükleri vurgulamak anlamlarını pekiştirmek, sözcükleri kontrol etmek ve aslında bazen de sözcükleri çürütmek için...
Beden dili yardımıyla dünyayı yönetmek mümkün mü?
Bu konuda bahse girmeyin! Etrafta çok fazla aptal yok. Hareketleriniz sizin sahte gülümsemelerinizin, göz kırpmalarınızın ve sinirli tavırlarınızın anlaşılmasını ne yazık ki engellemeyebilir.
Beden dilini nasıl öğrenebilirim?
Gözlem yeteneğinizi geliştirin. Beş duyu organı, elinizdeki en iyi araçlar... Çevrenizde çok dikkatli bakın. Sözcüklerin söyleniş şekline dikkat ederek, bir sürü sinyal öğrenebilirsiniz. Sıcak bir el sıkışma, size güven verebilir. İnsan korktuğu zaman, vücut kokusu değişir. Ve tahrik olduğu zaman sevgilinizin tadının da değiştiğini fark edeceksiniz( http://www.omnishaber.com/kadin/2001/11/24/11124151655.php)
Beden dilimizin etkinliğini artırmak için neler yapmalıyız?
Gülümseyin
-Dünyada sizinle birlikte gülümser
Göz Teması Sağlayın
-Bunu sürenin %75 inde yapın. Az yaparsanız kuşku yaratır yada heyecanlı gözükürsünüz. Fazla yaparsanız, tehditkar gözükür çekingenlik yaratırsınız.
El sıkışın
-El sıkışırken otoriteyi karşınızdakine vermeyin. Güçlü görünmek içinde karşınızdakinin elini fazla sıkmayın.
Kişisel alana fazla girmeyin
-Unutmayın ki farklı kültürlerde farklı standartlar vardır.
Aranızda masa olmamasına dikkat edin
-Masa iletişimi azaltır,otoriteyi artırır.
Yuvarlak,dikdörtgen,kare masalarda yapılan toplantıların etkileri de farklı olur.
Fikir almak veya katılım istiyorsanız yuvarlak masa,otorite altında toplantı yapacaksanız dikdörtgen masa,kısa ve öz toplantılar için kare masayı tercih edin
Avuçların kullanımı tam bir otorite oyunudur. Aşağı çevirin söylediğiniz kelime güçlenir. Yukarı çevirdiğinizde olumluluk artar emir isteğe dönüşür.
Karşınızdakine önem verdiğinizi göstermek için dinlerken başınızı çok hafif yana yatırın ve başınızla hafif tasdikleyerek dinleyin.
Söz,müzik ve dansı aynalayın karşınızdakinin hareketleriyle belli etmeden uyumlanın bu karşınızdakini rahatlatacaktır.
Görünüşünüzden gurur duyun,iyi gözükmek önemlidir.
Gözler ve göz bebekleri her şeyi anlatır. Karşınızdakinin göz bebeklerinin büyümesi istekliliği ve olumluluğu , küçülmesi ise isteksizlik ve olumsuzluk yaklaşımı belirtir.
Yalanla ilgili ipuçlarını iyi değerlendirin,konuşmaların belli yerinde yapılan ağız kapama,burunla oynama,yaka çekiştirme gibi hareketler size ipucu verebilecek hareketlerin başında gelir.
Oturma durumunuz iletişimin gidişini belirler. Karşı karşıya oturmak bir rekabet duygusu oluşturabilir. Eğer aynı yöne bakma şansına sahipseniz iletişiminizde artar. Bağımsız oturuş iletişimi yok eder

Okunma Sayısı: 0  / Yorum Sayısı: 0
Bu yazıya daha önce yorum yapılmamış ?
Yorum
Üye olmak için tıklayınız...