Mum dibine ışık vermez.
Ara

Kaygı ve Korkular / Psikolojik Sorunlar

Kaygı ve Korkular

Kaygıları önleme yöntemleri
Spor, zararlı maddelerden ve bizi strese sürükleyecek unsurlardan uzak durmak, sağlımızı tehdit eden kaygılardan kurtulmanın ilk şartlarından. Anksiyeteyle baş etmek için neler yapmalıyız ?
Kaygıyı azaltacak birçok yol var ve herkes, kendisine hangi yöntemin uyduğuna karar vermeli. Uzmanların önerdiği çeşitli yöntemler var. Hayat tarzını değiştirmek, fiziksel egzersiz, yoga, davranış tedavisi, bilişsel terapi, antidepresifler ve anksiyete ilaçları...

Hayat tarzı
Araştırmacılar, şeker, kafein, nikotin, alkol ve her türlü uyuşturucu ? uyancının kullanılmamasını öğütlüyorlar. Yeterli sürede iyi uyumak, düzenli bir yaşam sürmek, sağlıklı beslenmek ve stresten uzak durmak (örneğin iş ortamı), yaşam biçimini değiştirmek denildiğinde dikkate alınacak noktalar.

Fiziksel egzersiz
İlaç kullanmaya ve davranış tedavisine başlamadan önce, çoğu insan, kaygıyla tek başına başa çıkmaya çalışıyor. Spor yapmak genellikle işe yarıyor. Bir zamanlar, spor yaptıktan sonra salgılanan endorfinin doğal bir anksiyete önleyici kimyasal olduğu sanılıyordu. Günümüzde o kadar emin değiliz, ama hastalıklar üstünde yapılan araştırmalar, günde yarım saat yürümenin insanı rahatlattığını gösterdi.

Yoga
En etkili terapilerden biri de yoga. Yoga hem bir fiziksel egzersiz hem de meditasyon. Solunum tekniklerine bağlı olarak zihni sakinleştiriyor. Zaten, panik atak sırasında yavaş nefes almak işe yarıyor; çünkü kalp ritmi düşüyor ve beden oksijenle ferahlıyor. Bazı anksiyete hastaları meditasyon yapıyor ya da masaj yaptırıyor.

Davranış tedavisi
Beyinde alarm çanları çalmaya başladığında, ilk yaptığımız şey alarmı kapatmak. Araştırmacılar ise tersini yapıyor. Artık duymayacak hale gelene kadar sese alışmak istiyorlar. Fobiler, saplantılar ve panik ataklara karşı geliştirilen standart tedavi korkuyla yüzleşmek: Örümcekten korkan birine örümcek lafı etmekle başlayıp, örümceği eline koymaya kadar uzanan, dozu yavaş yavaş artırılan aşamalı bir terapi. Bu tedavinin riski, yanlış uygulandığında anksiyetinin artması. Becerikli bir doktorun elinde, fobiler 2-3 seansta iyileştiriliyor. Saplantılar ve toplumsal anksiyetenin tedavisi ise çok daha uzun sürüyor.

Bilişsel terapi
Bu terapide, hastalar neden korktuklarını düşünmeye teşvik ediliyor. Kişi, dünyayı akılcı şekilde yorumlaması ve gerçek risklere uygun bir dünya görüşü benimsemesi doğrultusunda cesaretlendiriliyor. Sosyal anksiyete hastaları, kısık sesle konuşan iki kişinin, onun hakkında dedikodu yaptığını sanabiliyor. Bilişsel terapistler ise, yeniden sonuç çıkarmayı öğretiyorlar. Artık, bilişsel terapi ile davranış tedavisi bir arada uygulanıyor. Bu, daha etkili bir yaklaşım.

Antidepresifler
Konuşma terapisi ya da yaşam biçimini değiştirmek işe yaramadığında veya tedaviyi kuvvetlendirmek gerektiğinde, anksiyete önleyici ilaçlar kullanılıyor. Bunlar serotoninin geri emilimini etkileyen seçici-alıcı kimyasallar (SSRI). Bazı ilaçlar toplumsal anksiyeteyi iyileştiriyor, bazıları takıntı-saplantılara ya da panik ataklara iyi geliyor. Bu ilaçların bileşimi hedef hastalığa göre değişiyor ve her biri ayrı bir serotonin alt sınıfını etkiliyor. Ağız kuruluğu, uyku cinsel istekte azalma gibi yan etkiler hastadan hastaya değişiyor. Serotonin-noradrenalinin geri emilimini etkileyen seçici-alıcı ilaçlarsa yeni bir grup (SNRI). Bunlar, anksiyeteye karşı daha etkili; çünkü, böbreküstü bezlerinin salgıladığı noradrenaline de müdahale ediyorlar. Noradrenalin saldır ya da kaç tepkisinin kimyasal bileşeni ve serotoninle birlikte anksiyetenin daha iyi denetlenmesini sağlıyor. Ancak, yan etkilerinden anlaşıldığı üzere, bu ilaçlar sakinleştirici ve uyuşturucu. Ne yazık ki, bedenin doğal dengelerini bozmadan tedavi eden ilaçlar henüz geliştirilemedi.

Anksiyete ilaçları
Antidepresif ilaçların bir handikapı var: Tedavi başladıktan bir ay sonra etki göstermeye başlıyorlar. Bu, akut anksiyete krizleri yaşayanlar için fazlasıyla uzun bir süre. Nitekim, derhal etki eden hızlı sakinleştiricilerle işe başlamak öneriliyor. Örneğin, benzodiyazepin, bunalım savarlar yetişene kadar bir geçiş görevi görüyor. Bunlar bağımlılık yapan ve iyileştirmediği halde belirtileri gizleyen ilaçlar. Kısa süreli olarak ve doktor kontrolünde kullanılmaları şart.

Ne kadar kaygılısınız ?
Herkes belli durumlarda kaygılanır, ama anksiyete rahatsızlığı başka bir şey. Hastalandığınızdan kuşkulanıyorsanız, mutlaka uzman doktora başvurun. 12 çeşit anksiyete hastalığı var. Burada en yaygın 5 ´i gösteriliyor.

Panik atak rahatsızlığı
Nedir : Sürekli tekrarlanan ve beklenmedik anlarda ortaya çıkan akut kaygı atakları. 10 dakika içinde doruk noktasına ulaşıyor. Kalabalık bir asansör gibi sıradan durumlarda bile, gerçek bir tehlike olmadan ortaya çıkabiliyor.
Belirtiler : Çarpıntı, göğüs ağrısı, terleme, ürperme, titreme, hızlı ve kesik kesik soluk alma, bulantı, gerçekdışılık hissi, özdenetimini yitirme ya da ölme korkusu.
Ne zaman yardım almalı : Bu belirtilerden ikisi, en az iki durumda, bir arada gözlendiyse.

Fobiler
Nedir : Belli nesne ya da durumlardan korkmak. Genellikle, anksiyete eşlik ediyor. (Nesnelerden ve yerlerden uzak durma isteği, tiksinme gibi duygularla karıştırılmamalı ).
Belirtiler : Korkulan yer ve durumlardan kaçınmak için stratejiler benimseme, o nesne ya da durumla karşılaşma korkusu, aşırı korktuğunun farkında olma, ama önleyememe; o nesne ya da durumu düşünmekten bile korkma.
Ne zaman yardım almalı : Yılanlardan korkmak ya da yüksek yerlere çıkmayı sevmemek gibi normal kaçınma duyguları sorun değil. Ancak, kendine zarar verircesine aşırı tepki gösteriliyorsa doktora gitmeli.
Obsesif-kompulsif bozukluk (OKB)
Nedir : Belli düşünce ve görüntüleri sürekli aklına getirme, tuhaf ve anlamsız davranışları bir tören havasında tekrarlama. Bu tip davranışlar yaşamı çok etkiliyor.
Belirtiler : Saplantılı düşüncelerin akıldan çıkmaması ve başka düşünceleri bölmesi, bu düşüncelerden kurtulmak için başarısız bir şekilde çaba gösterme, akıldışı düşünceler olduğunun bilincinde olma, kaygı halinden kurtulmak için hep aynı şeyleri yapma ( devamlı el yıkamak gibi ) ya da aynı şeyleri düşünme (örneğin dua etme).
Ne zaman yardım almalı : Ritüelleşmiş davranışlar çok zaman alır. Bu belirtilerden biri görüldüğünde doktora gitmeli. Bazı araştırmacılara göre, takıntılı ve saplantılar gerçek bir anksiyete rahatsızlığı değil. Ancak bunalım savar ilaçlarla kolayca tedavi edilebiliyor.

Travma sonrası stres bozukluğu
Nedir : Çok zarar verme tehlikesi bulunan korkunç bir olayı yaşadıktan ya da duyduktan sonra (deprem gibi) devamlı korkmak ve kaygı duymak. Travmadan bir ay sonra geçen korkularla karıştırılmamalı.
Belirtiler : Olayın acı verici anılarını rüyalarda anımsama, bir şey olayı hatırlattığında çok kaygılanma; olaya dair düşünce, duygu ve davranışları hatırlamaktan kaçınma, huzursuzluk, zor uyuma, başkalarından uzaklaşma, günlük olaylarla pek ilgilenmeme, bir çeşit kadercilik ve geleceğin önceden belirlenmişliğine ilişkin endişeler.
Ne zaman yardım almalı : Bazen, travma sonrası stres bozukluğu olaydan altı ay sonra kendini gösteriyor. Her ne olursa olsun, belirtiler gözlenir gözlenmez doktora gitmeli.

Genel kaygı rahatsızlığı
Nedir : Aşırı kaygı ve endişeler, 6 ay boyunca, iki günde bir tekrarlanıyorsa ortaya çıkıyor. Ara sıra kapıldığımız ciddi endişelerle karıştırılmamalı.
Belirtiler : Huzursuzluk, uykuya dalma güçlüğü, yorgunluk ve kas ağrısı.
Ne zaman yardım almalı : En az üç belirti, üç aydır etkiliyorsa.

Ümit veren araştırmalar
Serotonin, merkezi sinir sisteminde sakinleştirici ve mutluluk verici etki yaratan bir nöromedyatör. Diğer bütün hormonlar gibi, o da organizmada sadece üretilmekle kalmıyor, aynı zamanda düzenli olarak geri emiliyor. Uygun etken maddeler yardımıyla bu doğal geri emilim işlemi engellenerek, serotonin hormonunun düzeyi yükseltebiliyor.
Her ne kadar Profesör Borwin Bandelow gibi bazı araştırmacılar, korkunun hormonal ağ sistemine müdahale etmeyi prensip olarak riskli bulsa da, dünyanın her yerinden araştırmacılar, bu alanda kullanılabilecek yeni çözümler arıyorlar. Bu konuda üç gelişme, gelecek için dikkate değer görülüyor.
CRH (Corticotropin releasing hormone) etkisinin kontrolü: Bu hormon amigdalin emriyle salgılanıyor ve bir dizi işlemden sonra stres hormonunun oluşumuna katkıda bulunuyor. Yüksek CRH düzeyi, korku rahatsızlıklarının yönetmenlerinden biri kabul ediliyor. Tek bir hedef var: Beyinde bu hormonu tutan reseptör molekülleri, ilaçlarla etkilemeye çatışmak.

Vücutta bulunan ve korkuya karşı kontrolü sağlayan sistemin güçlendirilmesi: Kalbin kulakçıklarında stres hormonunun salgılanmasına karşı antagonist etkiye sahip ANP (Atrial Natriüretik Peptid) hormonu üretiliyor. Bu, stres hormonunun fazla salgılanmasını önleyen bir güvence sistemi gibi işlev görüyor. Belirli maddeler yardımıyla ANP reseptörleri desteklenmeye çalışılıyor. Böylece, çok fazla korkan insanlar biraz daha yüreklendirilmiş olacaklar.

Vazopressin düzeyinin kontrolü: Bu, vücuttaki su düzeyini ayarlayan bir hormon. Ancak, yakın zamanda bu hormonun korkunun biyokimyasında da olumlu etkiye sahip olduğu keşfedildi.
Dr. Martin Keck bu üçüncü bulguyu ümit verici buluyor. Max Planck Enstitüsü nde yaptığı deneyler, vazopressin konsantrasyonuna etki eden maddelerin, korkan fareleri cesaretlendirdiğini ortaya çıkardı. Ancak bu maddeler cesur fareleri, daha da cesur hale getirmiyordu. Araştırmacılar için anti korku maddelerinin, panik yaşamayan insanlar üzerindeki bu sıfır yan etkisi, tedaviye ihtiyacı olan insanlardaki olumlu etkisi kadar önemli. Dr. Keck "Yaşam, risklere karşı hazırlıklı olmak ile korku arasında marifetli bir denge ister" diyor. Aksi takdirde aşırı cesur fareler, doğada kediler için kolay birer av olurlardı.

KAYNAK : Focus Popüler Bilim ve Kültür Dergisi Mart 2004

Okunma Sayısı: 0  / Yorum Sayısı: 0
Bu yazıya daha önce yorum yapılmamış ?
Yorum
Üye olmak için tıklayınız...