Mum dibine ışık vermez.
Ara

Müzikle Bilinçaltı Tecavüzü / Psikolojik Sorunlar

Müzikle Bilinçaltı Tecavüzü

Reklamların hayatımızdaki yeri çok büyük. Müziğin hayatımızdaki yeri ise çok daha büyük. Müzik, hayatımızın her alanında var, var olmaya da devam edecek. Müzik toplumların eğitiminde ve gelişiminde de çok büyük bir pay sahibi. Büyük bir güç. Yeryüzündeki tüm insanların paylaştığı evrensel bir dil. Psikolojiden eğitime kadar, aklınıza gelebilecek hayatımızdaki her alanda ?müzik? etkili bir şekilde yer almaktadır. Peki bu yolla tecavüze uğradığını düşünen var mı?

Pop Star, Dans, Müzik Programları rating rekorları kırıyor, müzisyen reklam yıldızları artıyor, konserler tıklım tıklım doluyor. Reklamlar zaplanıyor ama dizilerdeki müzik yıldızları pür dikkat izleniyor, şarkılar ezbere biliniyor. Reklamlar zaplansa da reklamlardaki ürünler bir şekilde aklımızda kalıyor, hayatımıza giriyor. Her geçen gün daha çok insan müziği bir yaşam biçimi olarak benimsiyor, müzikle üzülüyor, müzikle seviniyor. Müzik, İnsanlığın en eğlenceli, en duygusal bağ oluşturan ve en evrensel ortak paydası. Evrensel bir şov... Herkesin yaşamında etki yaratan önemli güç... Fanlar, hayranlar duygusal bağlar yaratıyor. Müzik, tedavi aracı olarak bile kullanılıyor, rehabilite etkisi bilimsel olarak da kanıtlanmıştır.Anne karnındaki çocuğa bile artık müzik dinletilmektedir. Seslerle tedavi, tamamlayıcı tıpta yerini almıştır...
Peki böylesine geniş bir kullanım ve etki alanı olan, böylesine bir gücü olan, toplumda bu kadar etkili bir yönlendirici güce sahip olan müziğin çocukluktan başlayarak hayatımızda oluşturduğu pozitif etkilerin bilincindeyken, müziğin toplumlarda tahribat yaratabilecek bir gücünün de olduğunu söylesem?.. Tecavüz kaçınılmaz... Peki bu tecavüzden kurtulmak mümkün değilse zevk almaya mı çalışmalıyız?
Bir reklam filminin bilinçaltımızı nasıl etkilediğini hepimiz biliyoruz. Bilinçaltımız... Ruhumuzun bu kabiliyeti, yani bilinçaltındaki deneyimden bilinçli bir eylem üretmesi reklamcıların yıllardır kullandığı gizli formüldür. İnsanoğlunun yıllarca sömürülen bir özelliği...
Yıllar önce bu konuda okuduğum bir makalede bir deneyden bahsediliyordu:Deney, verilmek istenen mesajın bulunduğu bazı kareleri sinema filmine yerleştirmekten ibaretti. Filmin konusu önemsizdi. Film gösterildiğinde seyircinin bilinci, araya sokulan kareleri titreşimin ötesinde fark edemez, dolayısıyla kayda alamazdı. Ancak bilinçaltı, yani ruhun mantıklı olmayan parçası mesajı almaktaydı. Bu mesajın etki yapması neredeyse kesindi. Çünkü mantıklı akıl işin farkında değildi ve bu konuda yargılama yapamazdı. Sonuç bir çeşit hipnotik telkin gibiydi. Metodu göstermek için yapılan deneyde sinemalarda gösterime giren bir filme gazoz türü bir içeceği gösteren birkaç kare yerleştirilir. Film çeşitli yaşlarda ve değişik hayat tarzına sahip birçok gönüllü kadına, erkeğe, çocuğa gösterilir. Film bitince deneye katılanlar, farklı markalara ait içeceklerin bulunduğu tepsilerin bulunduğu yere getirilir. Ve görülür ki izleyicilerin büyük çoğunluğu bilinçaltına gösterilen markaya ait içeceği seçmiş...
Bu tür reklamcılık, kişisel özgürlüklerin ihlali olarak değerlendirildi ve bu tür reklam kampanyaları bu gün birçok gelişmiş Batı ülkelerinde yasaklanmış durumdadır. Bu reklamlar yasaklandı ama yaşam içinde bize kadar ulaşan diğer göze çarpmayan korku, istek, uyarı veya çöküntü güçleri; fark ettirmeden ruhlarımızı etkilemeye halen devam etmektedir. O halde ister istemez akıllara şu soru geliyor; ?Bu durumda bireyin özgürlüğü ne oluyor?? (Bkz. Gelin-Kaynana programları, Kurtlar Vadisi, kavgalı döğüşlü sabah programları, çirkin şarkılar vs...)
Bu deneyden yola çıkarak günümüzde ?müzik? gibi bir gücün günümüz müzik sektörü şartlarında ruhlarımızda ve hayatlarımızda pozitif veya negatif ne gibi tahribatlar veya tedaviler yapabileceğini düşünüyorum da... Bu tür reklamcılık kişisel özgürlüklerin ihlali olarak değerlendiriliyorsa bugün bize dayatılan müzik kirliliği de bilinçaltımıza tecavüz ederek kişisel özgürlüğümüzü isteğimiz dışında ihlal etmiyor mu? Bugün dinleyiciye dayatılan kötü müziğin, kötü sözlerin çok fazla olması, bilinçaltımızda şüphesiz birtakım etkiler yapıyor. Bu müzikler ?reklamlar? gibi siz zaplasanız da sanki huniyle beynimize, bilinçaltımıza akıtılıyor. ?İstemeyen, dinlemez? demek bu aşamada çok yanlıştır. Küçük yaştaki çocuklar TV'de izledikleri her karede de olduğu gibi kulaklarına gelen tınılarda da ?iyi-kötü, doğru-yanlış? ayırımını tek başlarına yapamazlar. Genç zihinler bu kötü melodiler ve sözlerle zehirlenirken duyguları ve ruhları da kirletiliyor. Müzik zevkleri geliştirilmek yerine köreltiliyor. Derki'nin geçen sayısındaki yazımda bu seneki ?Kasdav Liselerarası Şarkı Yarışması? ndaki jüri üyeliğim sırasındaki gözlemlerimi yazmıştım; orada liseli gençlerin yarışma için seçtiği şarkıların sözlerinin kan, nefret, kin, küfür dolu olduğundan, seçtikleri şarkıların metal müziğin en ağır örneklerini içeren ?gürültü? den ibaret olduğundan bahsetmiş ve bu yarışmacı okulların seçtiği şarkıların gelecek nesillerin müzikal, ruhsal ve sanatsal eğilimleri hakkında da ciddi mesajlar verdiğinden bahsetmiştim. Görünen o ki şu an Türkiye'deki popüler müziğin niteliği, ucuzluğu, nesillerin ruhsal gelişimini yerinde saydırmak için ideal bir profil çiziyor. Kalitesizliğe prim veren TV programları, video klip kanalları, birbiri ardına piyasaya çıkan hiçbir sanat değeri taşımayan, yetenek ve yaratıcılık barındırmayan albümler ve bunlara çanak tutan prodüktörler ruhlarımızı kirletmeye ve bilinçaltımızda ve ruhlarımızda tahribatlar yapmaya devam ediyor.

Dinleyici kendisine dayatılan ürünler arasından seçimini yapmak zorunda. Ama dayatılan ürünler aynı tezgahta yan yana sergilenmiyor, en ucuzları, en kötüleri rating uğruna tezgahlarda en öne çıkarılıyor. TV programları, kanal yöneticileri, radyocular da buna alet oluyor, körüklüyor. Genç ruhların gelişimi için atılan tohumlar malesef hormonlu. Gençler bir yana, diğer müzikseverler de bu kirlilikte ruhlarının ve bilinçaltlarının sessizce kirletilmesinden kaçamıyorlar. Çünkü kalitesiz müzik, seviyesiz şarkı sözleri her yerde... Zaplayamıyoruz... Onun için bilinçaltına etki eden böylesine bir güçten, müzikten bahsederken ?istemeyen dinlemez? demek mantıklı bir söylem olamaz. Yani özgür değiliz, kaliteli müzik dinlemek isteyenler de özgür değil. Bilinçli aklımız seçici olsa da bilinçaltımıza saldıran müzik sektörü ruhsal ve kültürel gelişimimize baltalar vurmaya devam ediyor.
?Allah Belanı Versin? diye şarkı olur mu Allah aşkına...

Okunma Sayısı: 0  / Yorum Sayısı: 2
 

ismailer 14.10.2011 03:20:51 Tarihinde yorumlamış

Subliminal teknikler yeni değil ne müzikte ,ne görüntüde , ne de diğer algılarımıza yönelik olarak etkileri olağan üstüdür bu tartışmasız..Ne oldukları ve nasıl işledikleride sır değil,,öyleyse bu gücü olumlu şeyler için,tüm insanlığın yararına,barışına, iyiliğine yönelik olarak kullanmaya nedersiniz. Birde bu açıdan bakabilirmiyiz.
Yöneticiye Bildir

08.05.2007 01:42:39 Tarihinde yorumlamış

harika bir yazı. müzik ile bilinç altına verilen hipnotik mesajları daha bir genelleştirip tüm iletişim araçlarının zihinsel proglamlamada ne kadar etkili olduğunu düşündüğümüzde ve bu iletişim araçlarının dünya çapındaki bir kaç şirketin güdümündeolduğunu farkettiğimizde felaketin boyutunu anlamak için ayrıntılı düşünmak gerektiği ve karşı projelerin hemen geliştirilip uygulamaya geçilmesi gerekiyor. yazara teşekkür ediyorum.
Yöneticiye Bildir
Yorum
Üye olmak için tıklayınız...