Bu dünya bize atalarımızdan miras kalmadı. Biz onu çocuklarımızdan ödünç aldık.
Ara

Korkular.... / Psikolojik Sorunlar

Korkular....

"Cesaretin en korkunç düşmanı, korkunun kendisidir, korkulan şey değil; içindeki korkuyu yenmeyi başarabilen insan en büyük kahramandır." George MACDONALD

Hayata gözlerimizi açtığımız anda korkuyla tanışırız. Gerçek bir tehlikenin veya bir tehlike düşüncesinin uyandırdığı endişe duygusudur, korku.

Korkular, çocukluluğumuzda fiziki ve psisik gelişimimiz için normal bir geçiştir. Çocuğumuzda tehlikelerin farkına varmak, tehlikelere karşı tedbir almak ve yaşam içgüdüsünü duyarlı hale getirmesine yardımcı olur....


Kaybetmekten korktuğumuz için gerçek sevmekten korkuyoruz ya da sorumluluk getireceği için düşünmekten mi korkar olduk!

Eleştirilmekten korktuğumuz için artık konuşmaktan korkuyor bir hale geldik!

Gençliğin ve bugünün kıymetini bilmediğimiz için yarından yaşlanmaktan korkuyor olduk.

Hayata iyi birşey vermediğimiz için unutulmaktan korkuyor olduk.

Yaşamayı ve paylaşmayı bilmediğimiz için ölmekten korkuyoruz....

Aslında karşındakinden ve başkalarından korkmak. Çünkü genel durumumuz tanımaktan daha çok korkuyla başlar herşey. Bu duygu okulda bile başlar. Öğrenci öğretmeni ile en iyi dost olması gerekenke bile ondan korkutuluruz hep....

Korku insan hayatına yön veren en önemli olgulardan biridir aslında....

Kendimizin oluşturduğu şeyleri silip atmak, herzaman bize verilenlerden kurtulmaktan daha zordur. Çünkü bu korkuları kendimiz yaratıyoruz.

Eğer korkularımızla yüzleşmez ve üstüne gitmez kaçmaya çalışırsak bunlar büyüdükçe büyür...

İçimizde oluşturduğumuz korkular büyüdükçe içimize sığmaz ve patlamalar yaşarız...

Diğer tarafta şuda bir gerçekki korkularımız kadar varız hayatta!

İçimizde büyütüğümüz ve sağlıklı bir şekilde dengelemediğimiz korkularımız bizi her gün bitirir diğer bir adıyla öldürür.

Burda bahsini ettiğim birden fazla ölüm hali, artık sizi iyice köşeye sıkıştırdığında takındığımız fiziksel görüntüdür. Nefesimizin sesi, bize bile sanki çok uzaktaymışız gibi gelir, göz bebeklerimiz büyür, büyür, ter, kan , kıyamet, bir dikkat, ayaklar her an kaçışa hazırdır....

ASLINDA DÜŞMANIN SAHİP OLDUğU EN GÜÇLÜ SİLAHTIR KORKU...

Düşmanımızın kim ya da ne olduğu hiç önemli değil, onun en güçlü silahı bizim korkumuzdur.

Düşmandan korkmaya başladığımız an o bizden daha güçlü duruma geçer. Bugün çevremizde yapılan bundan farklı mı!

İsteyerek korkularım körükleniyor ve sindirilmeye çalıştırılyoruz. Son zamanlarda artan şiddet ortamını başkaca açıklamak mümkün mü?

Bu durum karşısında vurdum duymazda olan var, ama aslından katıla katıla gülebilmek bizi korkutmaya çalışanların kaçışını izlemek oldukça keyifli de olabilir...

Cumhuriyet gazetesinin atmış olduğu başlık 'Tehlikenin Farkında mısınız' birşeylerin artık yerinde oynamaya başladığı korkularla kendimize gelmemiz konusundan uyarılar yapıyor.

Yaklaşmaktan olan korkuları bertaraf etmenin en iyi yolu ise sevmektir. Bu bağlamda Tuncay Özkan'ın yazmış olduğu yazıyı önemsiyorum. Okunması ve okutulması gereken çok önemli bir yazı olduğunu düşünüyorum.

İçimizde ne ise dışımızdaki de o oluyor. Bunun sonucu mutsuzluk, stres, acı, başarısızlık, korku olur bu yüzden pek çoğumuz neredeyse mutsuz olduğunu ve mutluluğu arıyor.

Yapmış olduğum gözlemlemlerimde insanların hem yeniden korktuğunu, hem de eskiyi bırakamamak eğiliminde olduklarını görüyorum. Bu da insanlar farkında olmadan kendi içinde sürekli bir içsel çatışma yaşatıyorlar.

Şu olunca mutlu olacağım bu olunca mutlu olacağım diyerek muhtemel şeylere programlıyoruz kendimizi. Bunun temelinde yatan ise; çoğu kez cesaret ve özgüven eksikliğidir.

Aslında tehlikenin farkındaysak ve bunun gerekliliğini yerine getiremiyorsak sorumluluktan korktuğumuzdan olabileceğini düşünüyorum.

Çünkü kimse rahatı bozulsun istemiyor. Bunu bazen takip ettiğim hastalarımdan gözlemlemliyorum. Hastaların bazıları iyileşmek istemiyorlar çünkü iyileşmek onlar için yeni bir şey.

Hastalarımdan gözlemlediğim, iyileşirlerse sorumluluk almak yaşama dönmek kısırdöngüsü ile boğuştuklarına tanık oluyorum. Çünkü iyileşince çalışmak gerekebilir! Birde tabii ki gördükleri ilgiyi, sevgiyi ve şefkati artık göremeyeceklerine içten içe inananlar oluyor...

İş değiştirmekten korkuyorlar, çünkü şartları ne kadar kötü olsa da yeni bir iş yepyeni sorumluluklar ve risk anlamına geliyor.

Kısacası belirtmek istediğim yaşamımızı farkında olsak da olmasak da bunu korkular yönetiyor. Önemli olan bu korkuların farkına vararak azaltmaktır.
Kanalturk çatısı altında bu korkuları bertaraf etmek önemli bir platformdur.

Korkuyu yenmek için çaba göstermek gerek. "Başkaları ne der?" anlayışını bırakıp kenetlenmek gerekiyor artık...
Yaşamayı ve paylaşmayı bilmediğimiz için korkularımızı körüklüyoruz. Sevgiyi birlikteliğimi, gücümüzü ve kendine güvenimizi keşfederek etrafımızı saran korku çemberini kırabilecek güçteyiz....

Okunma Sayısı: 0  / Yorum Sayısı: 0
Bu yazıya daha önce yorum yapılmamış ?
Yorum
Üye olmak için tıklayınız...