Kendi kusurlarını affetmeyen adamın bütün kusurları affedilebilir.
Ara

İki Kardeş

İki Kardeş

Kardeşimle ne zaman kavga etsek hep aynı hikayeyi dinlerdik, olaya şahit olan büyüğümüzden... Hepsi de aynı hikayeyi nasıl da biliyor diye şaşardım çocuk aklımla. Anlam da veremezdim çıkarmam gereken derse. Çünkü, hikayenin arkasından gelen mesaj derdi ki “Oyuncaklarınızı paylaşmayı bilmezseniz, bereketiniz kaçar”. Kardeşime oyuncağımı vermeyince, babamın kazandığı para niye azalacak bir türlü anlamazdım. Sorunca da “Bak yaramaza, işine gelmeyince anlamıyor” diye bir azar daha işitince susardım.
Birkaç gün önce, televizyonda izlediğim bir haber sonrasında aklıma gelen ilk şey bu hikayeydi. Dedemin yüzü geldi hemen gözümün önüne. Kardeşimle bağrışmamızı duyunca gazetesini elinden bırakıp, gözlüklerini burnunun ucuna indirdiği yüzü. “Gelin bakalım buraya, oturun dizime. Size bir hikaye anlatacağım” deyişi.  Sanki yine o anlatıyormuş gibi hatırladım hikayeyi.
Vaktiyle birbirini çok seven iki kardeş varmış.  Büyüğü Halil, küçüğü ise İbrahim. Halil evli ve çocuklu, İbrahim ise bekârmış. İkisinin ortak bir tarlası varmış. Tarladan ne mahsul çıkarsa pay edip bu şekilde geçinirlermiş. O yıl yine buğdayı harman yapıp ikiye ayırmışlar, sıra taşımaya gelmiş.
Halil bir teklif yapmış;
- Ben gidip çuvalları getireyim, sen de buğdayı bekle.
-  Peki, abi
demiş İbrahim ve Halil gitmiş.

Halil gidince İbrahim düşünmüş ''Abim evli ve çocuklu, onun evine daha çok buğday lazım'' ve kendi payından bir miktar onunkine eklemiş. O sırada Halil gelmiş. ''Hadi İbrahim, sen çuvala doldur taşımaya başla'' demiş. İbrahim taşımaya gittiğinde de düşünmüş ''Ben evliyim, kurulu bir düzenim var ama kardeşim bekâr, para biriktirip ev kuracak'' diye içinden geçirmiş ve kendi payından bir miktar kardeşininkine aktarmış. Bu şekilde hep biri gittiğinde, diğeri kendi payından kardeşine eklemeye devam etmiş. Akşam olmuş buğdaylar gitgide artıyor, bir türlü bitmek bilmiyormuş.

Budur ‘Halil İbrahim bereketi’ nin hikayesi.  İyi ki de büyüklerim bıkmadan anlatmışlar, model alınması gereken davranışı hep hatırlatmışlar. Acaba televizyon haberine konu olan kardeşler dedelerinden dinlememişler miydi bu hikayeyi?
Murat ve Mustafa kardeşler...Kavga edip orta yolu bulamayınca birbirlerinden şikayetçi olmak için karakola gidiyorlar. Giderken kapamayı unuttukları elektrik sobası yangın çıkmasına sebep oluyor. Onlar karakoldayken, itfaiye yangınla uğraşıyor.
Sadece iki kardeş kavga etse, haber değeri olur muydu?
Sadece elektrik sobasından yangın çıksa, haber değeri olur muydu?
Kavga eden iki kardeş değil de herhangi iki kişi olsa ve karakolluk olsalar, haber değeri olur muydu?
İki kardeşin kavga edip bereketlerini kaçırması bu olsa gerek?
Masal gibi dinlediğimiz model nerede, bugünkü halimiz nerede?
Arada bu kadar farkın olması düşündürücü, üzücü!
Yapıp ettiklerinin cezası o kadar efektli ki herkes tarafından duyulsun denmiş gibi!
Düşünenler  için hala ibret olarak sunulan, yaratıcının bir lütfu olabilir mi?

Banu Yaşar
DTÖ DESIGNER

Okunma Sayısı: 589  / Yorum Sayısı: 0
Bu yazıya daha önce yorum yapılmamış ?
Yorum
Üye olmak için tıklayınız...

Tüm Yazılar